Murakami, 9’luk deprem, korkunç bir tsunami, ardından nükleer kazayla altüst olan ülkesinde, Tokyo’da hayatın eskisi gibi devam ettiğini anlatarak başlıyor...
Peki nasıl oldu da insanlar korkudan aklını kaybetmedi? Japoncada “mujo” diye bir kelime varmış... Budizmde, her şeyin geçici olduğunu ifade etmek için kullanılıyor. Bu dünyada can bulan her şey, eninde sonunda yok olacak anlamında... Bizdeki “fani”lik kavramı gibi.
Murakami’ye göre “mujo”, dini anlamından öte, Japon insanının ruhuna kazınmış. Doğaya karşı gelmenin anlamsızlığına derinden inanan Japonlar, belki de bu yüzden bunca felakete karşın halen sükuneti koruyabiliyor.
“Bir daha asla” demişlerdi
“Ancak,” diyor Murakami, “Buna rağmen son depremin boyutu ve getirdiği felaket, bizi şoka soktu. Çaresiz hissettik... Ender kızan, sabırlı Japon insanı, bu defa öfkeli...”
Neden? Çünkü Fukuşima’da yapılan hatalar binlerce insanın hayatına mal oldu, olmaya da devam ediyor. Murakami, nükleer kazanın Japon ahlakını ve değerlerini de sorgulattığına inanıyor.
Hatırlayın. 1945’te atom bombası felaketini yaşayan Japonya “bir daha asla” diyerek iki şey yapmıştı:
1- Savaşa hayır deyip orduyu kaldırdı.
2- Ekonomik büyümeye yüklendi.
Fakat silahsızlanır, “bir daha asla” derken, nükleer gücü denklemden çıkar(a)madılar. Ve atom bombasından 66 yıl sonra, Fukuşima’daki nükleer reaktör kazasıyla yayılan radyasyon, havayı, toprağı, okyanusu zehirledi.
Japonya, bugün ikinci büyük nükleer felaketini yaşıyor.
Hayalperest olalım
Murakami, haklı olarak soruyor: Neden böyle oldu? Hani nükleer gücü reddetmiştik?
Nedeni gayet basit: Büyük elektrik üreticisi şirketlerin, “verimli” diye nükleerde ısrar edip bundan müthiş kar elde etmesi... Hükümetin nükleer güç üretimine tam destek vermesi. Medyanın satın alınıp, insanların, nükleer gücün güvenli olduğuna inandırılması...
Japonya’da nükleere karşı çıkanlar, “Ne yani, elektriksiz mi kalalım?” diye korkutulmuş hep. Klimasız bir yaz geçirme fikrinden ödü patlayanlar, nükleer karşıtlarını “hayalperestler” diye küçümsemiş.
Bugün gerçeğin, nükleer lobinin anlattığından çok farklı olduğu ortaya çıktı. Gerçek dedikleri şey, sahte bir konfordan ibaretti. (Santraller birer birer kapandı, kimse elektriksiz kalmadı.)
Murakami, “sadece şirketi ve hükümeti değil, kendimizi de sorgulayalım” diyor: “Aynı anda hem kurban, hem failiz. Bunu iyice anlamazsak tekrar aynı hataya düşeceğiz.”
“Mujo”, yani fani dünya bu! Sürekli değişiyor, her yaşam doğduğu gibi sonlanıyor. Bizler, buna saygı gösterirken, hayallerimizden, “hayalperest” olarak damgalanmaktan hiç vazgeçmeyelim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder