29 Mart 2012 Perşembe

ÇED sürecine halkın katılımını sağlanamadı ve halk bilgilendirilemedi


Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan,Akkuyu Nükleer Güç Santrali toplantısına çağrı
Türkiye’nin ilk nükleer santralinin kurulacağı Mersin’in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli beldesinde halk bilgilendirme toplantısı 29 Mart’ta yapılacak. Proje için kapsam ve özel format belirleme toplantısı ise 3 Nisan’da Ankara’da gerçekleştirilecek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu toplantı öncesinde 10 ayrı bakanlığa bağlı kurumlardan ve üniversitelerden görüş istedi. Bakanlık, yöre belediyelerinden sadece Büyükeceli Belediyesi’ne çağrıda bulundu. Türkiye ile Rusya arasındaki anlaşma uyarınca inşa edilecek Akkuyu Nükleer Güç Santrali’yle ilgili ÇED başvuru dosyası, 23 Şubat 2012 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından askıya çıkarılmıştı. Bakanlık, ‘ÇED sürecine halkın katılımını sağlamak, ...halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak’ amacıyla düzenlenecek halk bilgilendirme toplantısının da 29 Mart’ta Büyükeceli beldesinde yapılacağını duyurdu. Bakanlık, proje için kapsam ve özel format belirleme toplantısı için de çağrıda bulundu. Buna göre söz konusu toplantı, 3 Nisan günü saat 10.00’da bakanlığın Ankara Macunköy’deki sosyal tesislerinde yapılacak. Bakanlık, toplantı için Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Orman Su İşleri Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ilgili müsteşarlık ve genel müdürlüklerine çağrıda bulundu. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi’ne toplantıya katılım çağrısı yapan bakanlık, santralin kurulacağı yöredeki belediyelerden sadece Büyükeceli Belediyesi’ne çağrıda bulundu. Bakanlık yazısında, adı geçen kurumların toplantıya temsilci gönderilmesi istendi, temsilci gönderilememesi durumunda projeyle ilgili görüş yazısının iletilmesi istendi. Her iki toplantının tamamlanmasının ardından Akkuyu NGS A.Ş ÇED dosyasını bakanlığa sunacak. Bu raporun görüş ve itiraz için askıya çıkarılmasının ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı nihai ÇED raporuna olumlu ya da olumsuz görüş verecek. Eğer 29 Mart’ta halk bilgilendirme toplantısı yapılamazsa ÇED süreci duracak ve işlemler başa dönerek yapılmak zorunda kalınacak. Bakanlık, nihai kararını halk bilgilendirme toplantısı olmadan veremeyecek.

Büyükeceli Belediyesi Düğün Salonunda Akkuyu NGS şirketinin yapacağı halkı bilgilendirme toplantısından;
AKKUYU NGS ŞİRKETİ "TUTANAK TUTMADAN" TOPLANTIYI TERK ETMİŞTİR !!!
Başta Mersin NKP olmak üzere emeği geçenlere Teşekkürler...


 

28 Mart 2012 Çarşamba

Bulgaristan Başbakanı Borisov, Belene nükleer santrali için Ruslarla yaptığı anlaşmayı iptal edebileceğini açıkladı.

Bulgaristan Başbakanı Borisov, Belene nükleer santrali için Ruslarla yaptığı anlaşmayı iptal edebileceğini açıkladı.

Bulgaristan Başbakan Boiko Borisov, Belene nükleer santrali için Ruslarla yaptığı anlaşmayı iptal edebileceğini açıkladı. Nedeni ise, ülkenin enerji konusunda Rusya'ya bağımlı olacağı endişesi.

Bulgaristan Başbakanı Boiko Borisov, Rusya ile imzaladıkları nükleer anlaşmayı, Bulgaristan'ın enerji bağımsızlığına bir tehdit oluşturduğu gerekçesiyle iptal edebileceklerini açıkladı. Bulgaristan, Belene nükleer santralinin inşası için Rusya ile 2006 yılında anlaşma imzalamıştı.

Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Cenk Levi konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Rusya Hükümeti kendi toprakları dışında bulunan komşu ülkelere nükleer santral inşa etme, işletme ve bu ülkeleri enerji konusunda kendine bağımlı yapmaya çalışıyor. Rusya Hükümeti dış politikada kaybettiği prestijini ve gücünü, enerji politikalarıyla dengeleme çabasında. Türkiye, Avrupa'nın en yüksek büyüme oranına sahip ülke ve bu büyümeyi devam ettirebilmesi için istikrarlı enerji politikalarına ihtiyacı var. Rusya'ya olan doğal gaz bağımlılığı, ithal kömür ve dalgalanan fiyatlar büyümenin önünde engel. Türkiye sürdürülebilir kalkınma politikaları, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yatırımlarıyla hem büyümesini güvence altına alabilir hem de iklim değişikliği ile mücadelede ciddi adımlar atmış olur" dedi.

Bulgaristan'la Rusya arasında imzalanan nükleer anlaşmaya göre, inşaatı yapacak olan şirket, Türkiye'de Akkuyu'ya nükleer santral yapımı için anlaşılan şirketle aynı: Rosatom (Atomstroyexport).

2011 yılının Eylül ayında Wikileaks'e en son sızan bilgilere göre, Türkiye'de kurulması planlanan nükleer santrali inşa edecek Rosatom firmasının yeterli altyapısı yok ve Türkiye bu santralle Rusya'ya daha bağımlı hale gelecek.

ROSATOM SON GÜNLERDE BÜYÜK BİR SKANDALLA DA GÜNDEMDE

Rosatom'a ait Zio-Podolsk şirketi, yolsuzlukla ve nükleer reaktörler için adi malzeme satmakla suçluyor. Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB)

tarafından yürütülen soruşturmada, Zio-Poldolsk şirketinin satın alma departmanı müdürü, makina yapım tesisi için düşük kalitede hammadde satın almak ve geriye kalan parayı ise zimmetine geçirmekle suçlandı. Şirketin satın alma müdürü Sergei Shutov bu nedenle tutuklandı.

Greenpeace'ten Akkuyu'ya Yasal İtiraz

Greenpeace'ten Akkuyu'ya Yasal İtiraz

Greenpeace, Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santral projesi için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) dosyasına yasal itirazını sundu. İtirazda, ÇED dosyasının hukuka aykırı olduğu savunuldu.
- Greenpeace, Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santral projesi için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) dosyasına yasal itirazını sundu. İtirazda, ÇED dosyasının hukuka aykırı olduğu savunuldu.
Greenpeace, Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Başvuru Dosyası'nın Rosatom'a iade edilmesi için ÇED dairesine yasal başvuru yaptı. İtirazın nedeni, santrali kurması planlanan Rosatom firmasının hazırladığı dosyanın yasal gereklilikleri karşılamaması ve içeriğinin yetersiz olduğu iddiaları.
LEVİ: SÜREÇ BİR AN ÖNCE İPTAL EDİLMELİDİR
Akkuyu nükleer santrali için hazırlanan ÇED raporunun ciddiyetten uzak olduğunu savunan Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Cenk Levi, "Akkuyu ÇED Başvuru Dosyası, bizzat Bakanlık tarafından hazırlanan Rehber'de belirtilen içerikten yoksun. Bu belge son derece önemli konularda hiçbir bilgi ve belge içermiyor ve bu haliyle de ÇED sürecinin başlatılması için yeterli değil. Kaldı ki Mersin'de halkın yüzde 70'i nükleer santral istemiyor. Böyle bir durumda halkın katılımından söz etmek
mümkün değil. Bu hukuksuz ÇED süreci bir an önce iptal edilmelidir" dedi.
HUKUKİ İTİRAZIN GEREKÇELERİ
Greenpeace'in ÇED Başvuru Dosyası'na yaptığı hukuki itirazın gerekçeleri ise şöyle sıralandı:
- Çevre Bakanlığı tarafından, çevresel etki değerlendirme dosyaları için rehberler oluşturulmuş durumda. Bu rehberler arasında nükleer enerji santralleri ile ilgili rehber de bulunuyor. Bu rehberde, "ÇED Başvuru Dosyası"nın neleri içermesi gerektiği açık bir şekilde ele alınıyor. Ancak Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi ÇED Başvuru dosyasında bu rehberde sözü edilen konuların pek çoğu yer almıyor.
- Rehber'e göre, "Teknoloji Alternatifleri"nin başvuru dosyasında yer alması gerekiyor. Ancak başvuru dosyasında farklı reaktör tipleri üzerinden bir değerlendirme yok. Bu konu tamamıyla es geçiliyor ve neden bu reaktör tipinin "uygun bulunduğu" anlaşılmıyor.
- Rehber'de yer verilen 'eylemsizlik', yani projenin gerçekleşmemesi ihtimali Akkuyu başvuru dosyasında yer almıyor. Bu maddeye göre, Nükleer enerji santralinin gerekli olup olmadığının değerlendirilmesi için enerji tasarruf ve yönetim önlemlerinin uygulanması ve enerji verimliliğinin arttırılması için kullanılabilecek yöntemler araştırılmalıdır. Ancak Akkuyu ÇED Başvuru dosyasında, bu konu başlığı yok. Başvuru dosyasında, tesisin "gerekli" görüldüğü ifade ediliyor ancak. neden gerekli görüldüğü bilimsel
bir çalışma şeklinde ortaya koyulmuyor.
- Rehber'de "Etkiler" başlığı altında yer verilen "Santralin Hizmetten Çıkarılması ve Sökümü (Kapatma Sonrası)" etkiler Akkuyu Başvuru Dosyası'nda yer almıyor. Başvuru dosyasında yalnızca inşaat ve işletme aşaması etkilerine yer veriliyor. Rehberde yer verilen ve son derece önemli olan bir bölümün Başvuru dosyasında yer almaması, tek başına Başvuru dosyasının "uygunsuzluğu" için yeterli sebep oluşturuyor.
GREENPEACE AKKUYU'DA
Bu arada, Greenpeace Akdeniz, "Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi"ne ilişkin 29 Mart 2012 Perşembe günü Akkuyu'da yapılacak Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) halkın katılımı toplantısına dair süreci takip etmek üzere Mersin Akkuyu'da olacağını duyurdu.

27 Mart 2012 Salı

Japonya'da "nükleer" alarm! CNNTurk.com

Japonya'da 2011'de meydana gelen deprem sonucu kullanılamaz hale gelen Fukuşima Dai-ichi nükleer santralinin 2 nolu reaktöründe yüksek miktarda radyasyon belirlendi.

Nükleer santralin iç kısmında, küçük bir kamera, termometre, ışın ve su ölçü aletlerinden oluşan bir araçla dün yapılan araştırmada, 2 nolu reaktördeki radyasyon seviyesinin ölümcül olan seviyeden 10 kat fazla olduğu görüldü.

Reaktörü soğutmada kullanılan su miktarının da sanılandan az olduğu saptandı.

Tokyo Elektrik Enerji Şirketi (TEPCO) sözcüsü Juniçi Matsumoto, söz konusu radyasyon miktarının, geçen yıl 1 ve 2 numaralı reaktörlerin paylaştığı bir egzoz borusunda yapılan radyasyon ölçümleri sırasında nükleer santralde şimdiye kadar belirlenen en büyük radyasyon miktarı olan saate 10 sievertten bile yüksek olduğunun altını çizdi.

Elde edilen verilerin, felaketin nükleer santrale etkilerinin, yetkililerin reaktördeki araçları yüksek radyasyona dayanıklı hale getirmek ve santrali devre dışı bırakmak için özel ekipman ve teknoloji geliştirmesini gerektirecek kadar ciddi olduğunu gösterdiği belirtildi.

Matsumoto, "Bu son derece yüksek radyasyonda bir endoskop sadece 14 saat kadar iş görebilir. Reaktörü devre dışı bırakırken erimiş yakıtın yerini belirleme ve temizleme işlemi sırasında bu radyasyon seviyesine dayanabilecek ekipman geliştirmemiz gerek" diye konuştu.

Nükleer santraldeki 3 reaktör arasında çekirdek erimesi görülmeyen tek reaktör olan 2 nolu reaktörün şimdiye kadar yakından incelenebilen tek reaktör olduğunu belirten yetkililer, çekirdek erimesi görülen diğer 2 reaktörün durumunun daha kötü olabileceğini kaydetti.

Hidrojen patlamaları sonucu içinde bulundukları yapıların zarar gördüğü nükleer santraldeki diğer 2 reaktörün durumunun ne olduğu tam olarak bilinemiyor.

Simulasyonlar 1 nolu reaktörde bulunan daha fazla miktardaki yakıtın, diğer iki reaktöre göre çekirdekte daha fazla bozulmaya yol açtığını gösteriyor. Ancak 2 nolu reaktördeki radyasyon diğer reaktörlerdeki radyasyondan daha yüksek durumda.

Nükleer santraldeki 2 nolu reaktör odasındaki yüksek radyasyon işçilerin buraya girmesine engel oluyor. Ancak bu reaktörün bazı bölümlerine radyasyona dayanıklı özel giysiler giyen işçilerce erişilebiliyor.

26 Mart 2012 Pazartesi

Hayalperest olalım

Haruki Murakami, dünya çapında milyonlar satan ve Türkiye’de de çok tanınan, sevilen bir edebiyatçı... Son kitabı 1Q84 çıktığında millet sabahlara kadar kuyruklarda bekledi. Japon yazarın, Fukuşima faciasından birkaç ay sonra, Barcelona’da yaptığı bir konuşmayı okuduğumda çarpıldım...
Murakami, 9’luk deprem, korkunç bir tsunami, ardından nükleer kazayla altüst olan ülkesinde, Tokyo’da hayatın eskisi gibi devam ettiğini anlatarak başlıyor...
Peki nasıl oldu da insanlar korkudan aklını kaybetmedi? Japoncada “mujo” diye bir kelime varmış... Budizmde, her şeyin geçici olduğunu ifade etmek için kullanılıyor. Bu dünyada can bulan her şey, eninde sonunda yok olacak anlamında... Bizdeki “fani”lik kavramı gibi.
Murakami’ye göre “mujo”, dini anlamından öte, Japon insanının ruhuna kazınmış. Doğaya karşı gelmenin anlamsızlığına derinden inanan Japonlar, belki de bu yüzden bunca felakete karşın halen sükuneti koruyabiliyor.

“Bir daha asla” demişlerdi
“Ancak,” diyor Murakami, “Buna rağmen son depremin boyutu ve getirdiği felaket, bizi şoka soktu. Çaresiz hissettik... Ender kızan, sabırlı Japon insanı, bu defa öfkeli...”
Neden? Çünkü Fukuşima’da yapılan hatalar binlerce insanın hayatına mal oldu, olmaya da devam ediyor. Murakami, nükleer kazanın Japon ahlakını ve değerlerini de sorgulattığına inanıyor.
Hatırlayın. 1945’te atom bombası felaketini yaşayan Japonya “bir daha asla” diyerek iki şey yapmıştı:
1- Savaşa hayır deyip orduyu kaldırdı.
2- Ekonomik büyümeye yüklendi.
Fakat silahsızlanır, “bir daha asla” derken, nükleer gücü denklemden çıkar(a)madılar. Ve atom bombasından 66 yıl sonra, Fukuşima’daki nükleer reaktör kazasıyla yayılan radyasyon, havayı, toprağı, okyanusu zehirledi.
Japonya, bugün ikinci büyük nükleer felaketini yaşıyor.

Hayalperest olalım
Murakami, haklı olarak soruyor: Neden böyle oldu? Hani nükleer gücü reddetmiştik?
Nedeni gayet basit: Büyük elektrik üreticisi şirketlerin, “verimli” diye nükleerde ısrar edip bundan müthiş kar elde etmesi... Hükümetin nükleer güç üretimine tam destek vermesi. Medyanın satın alınıp, insanların, nükleer gücün güvenli olduğuna inandırılması...
Japonya’da nükleere karşı çıkanlar, “Ne yani, elektriksiz mi kalalım?” diye korkutulmuş hep. Klimasız bir yaz geçirme fikrinden ödü patlayanlar, nükleer karşıtlarını “hayalperestler” diye küçümsemiş.
Bugün gerçeğin, nükleer lobinin anlattığından çok farklı olduğu ortaya çıktı. Gerçek dedikleri şey, sahte bir konfordan ibaretti. (Santraller birer birer kapandı, kimse elektriksiz kalmadı.)
Murakami, “sadece şirketi ve hükümeti değil, kendimizi de sorgulayalım” diyor: “Aynı anda hem kurban, hem failiz. Bunu iyice anlamazsak tekrar aynı hataya düşeceğiz.”
“Mujo”, yani fani dünya bu! Sürekli değişiyor, her yaşam doğduğu gibi sonlanıyor. Bizler, buna saygı gösterirken, hayallerimizden, “hayalperest” olarak damgalanmaktan hiç vazgeçmeyelim...

Aytuğ Atıcı ve arkadaşları tarafından TBMM Başkanlığı'na sunulan önerge

Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve arkadaşları tarafından TBMM Başkanlığı'na sunulan önergede, Mersin Akkuyu'da kurulması planlanan Nükleer Güç Santrali'nin bölgeye ve insan sağlığına zararlarının araştırılması, çözüm yollarının bulunması ve oluşabilecek tehlikeleri önceden belirleyerek politikaların oluşturulması için Meclis Araştırması açılması gerektiği ifade edildi.

Önergenin gerekçesinde, "Hiçbir enerjinin insan sağlığından değerli olmadığı gerçeğinden hareketle, Akkuyu'da kurulması planlanan Nükleer Güç Santrali'nin bölgeye, insan sağılığına ve çevreye vereceği zararların tespit edilmesi, bunlara yönelik çözüm yollarının ve politikaların şimdiden belirlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonunun kurulması kaçınılmazdır" denildi.

Fukuşima kazasından sonra bazı ülkelerin nükleer santralleri kapatma kararı aldığı öne sürülerek, "Nükleer santraller açısından bir diğer sakınca, nükleer atıkların nasıl ve nerede yok edileceğinin bilinmemesi ve bu atıkların güvenilir bir şekilde bertaraf edilmesi için dünya çapında bulunmuş bir yöntemin olmamasıdır. Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santralin soğutulması için kullanılacak deniz suyu, Akdeniz ekosisteminde çevresel felaketlere yol açacaktır" görüşü savunuldu.

22 Mart 2012 Perşembe

YANGINDAN MAL KAÇIRILIYOR UYAN TÜRKİYE


Resmî Gazete

Sayı : 28240

GENELGE
...
Başbakanlıktan:

Konu : Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi

GENELGE

2012/8

Ülkemizin enerji arz güvenliğinin sağlanabilmesi, sürekli olarak yüksek oranda artan elektrik enerjisi talebinin karşılanabilmesi, ithal enerji kaynaklarına bağımlılığın ve cari açığın azaltılabilmesi için yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının maksimum düzeyde kullanılması, enerji verimliliğinin artırılması, enerji yoğunluğunun azaltılmasının yanı sıra ülkemizde inşa edilecek nükleer santrallerden üretilecek elektriğin enerji arz portföyümüze katılması önem taşımaktadır.

Elektrik enerjisi ihtiyacımızın karşılanmasında nükleer santrallerin de yer alabilmesine ilişkin, Yüksek Planlama Kurulunun 18 Mayıs 2009 tarihli ve 2009/11 sayılı Kararı ile kabul edilen Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi’nde elektrik üretiminde nükleer santrallerin kullanılması konusunda başlatılan çalışmalara devam edilmesi, bu santrallerin elektrik enerjisi üretimi içerisindeki payının uzun dönemde daha da artırılması, ayrıca 9’uncu Kalkınma Planında (2007-2013), elektrik arzında sağlıklı bir çeşitlendirme yaratmak için elektrik üretim kaynakları arasına nükleer enerjinin dahil edilmesi hedeflenmektedir.

Bu hedef doğrultusunda, 12 Mayıs 2010 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma” imzalanmış, akabinde 15/7/2010 tarihli ve 6007 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunmuş ve 6/10/2010 tarihli ve 27721 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu hükümetler arası Anlaşma ile gerçekleştirilmesi öngörülen Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi kapsamında kamu kurum ve kuruluşları ile koordinasyon, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sağlanacaktır. Projenin gecikmeye mahal vermeden zamanında tamamlanabilmesi için, kamu kurum ve kuruluşlarımızca her türlü iş ve işlemler ivedilikle sonuçlandırılacaktır.

Bilgilerini ve gereğini rica ederim.
 
 
İşte Gerçek ;Türkiye Topraklarında yapımına izin verdiği Rus Nükleer Güç Santralinden 15 yıl boyunca elektriği 12.5 cent/kWh fiyatla satın alacaktır. Bu elektrik fiyatı dünya ortalamasından 1.5 ile 2 kat daha pahalıdır. Akkuyu’ya kurulacak bir reaktör için basit bir hesap yapalım; kurulu gücü 1200 MW*yük faktörü 0.90 = toplam 1080 MW elektrik üretme gücünde olacak. Yılda 108000 kW*24 saat* 365 gün = 9.46 mily...ar kWh elektrik enerjisi üretecek, 9.46*12.5 cent = 1.18 milyar dolar ve 15 yıl içinde 17.7 milyar dolarlık enerji üretecektir. Bu reaktörden 4 adet olacak, her birinin kurulum maliyeti ülkelere göre değişmekle birlikte 4 ile 5 milyar dolar arasındadır. Ruslar daima en ucuz yolu tercih edecekler ve bu 4 santral için toplam 16 ile 20 milyar dolarlık yatırım yaparak 15 yılda 17.7*4 = 70.8 milyar dolarlık Türkiye’ye elektrik satacaklar. Batı standartlarındaki bir nükleer santralin ömrü 60 yıl olduğu düşünülürse 70*4 : 280 Milyar dolarlık elektriği Türkiyeye satacaklardır. Rusyaya bağımlılığımız ne kadar azaldı farkettinizmi? Cari açığıda bu şekilde kapatacağız... Tarih her zaman gerçekleri ortaya çıkaracaktır.

21 Mart 2012 Çarşamba

Güneş enerjisi santrali, 7/24 elektrik üretimi yapıyor.

İspanyol harikası santral

Güneş enerjisi santrali, 7/24 elektrik üretimi yapıyor.
İspanya’nın Sevilla ile Cordoba kentleri arasında kalan Andalusi’nin ovalarında kurulu Gemasolar güneş enerjisi santrali, 7/24 elektrik üretimi yapabilme özelliğiyle dünyada bir ilk.

Her biri 120 metre kare büyüklüğünde 2,600 güneş panelinden oluşan enerji santrali, 480 dönüm arazi üzerinde kurulu. Santralin başteknisyeni Santago Arias, “Gemasolar, dünyanın gece ve gündüz elektrik üreten tek santrali” derken, santraldeki çalışma sistemini şöyle özetledi:

“Buradaki mekanizma çok basit... Paneller, güneş ışınlarını kuleye iletiyor. Burada, ışınların Dünya’ya ulaştıkları enerji bin kat daha yoğun olarak elde ediliyor.”

Enerji, 500 dereceden daha yüksek sıcaklıkta erimiş tuzla dolu depolarda saklanıyor. Tuz, elektrik üreten türbinlerin dönmesi için buharın ortaya çıkmasında kullanılıyor. Gemasolar’ı diğer güneş enerji santrallerinden farklı kılan, enerji depolama kapasitesi. Santral, gün içinde elde ettiği enerjiyi kullanarak gece boyu elektrik üretimine devam edebiliyor.

Arias, “Buarada enerjiyi Güneş’e göre değil, kendi kapasitemize göre kullanabiliyoruz” dedi.

YÜZDE 60 FAZLA ENERJİ

Gemasolar, 7/24 elektrik üretebilme özelliği sayesinde depolama kapasitesi olmayan bir santrale kıyasla yüzde 60 daha fazla enerji üretimi yapabiliyor. Standart güneş enerjisi santralleri yılda ortalama 1,200-2,000 saat çalışabilirken, Gemasolar yılda 6,400 saat elektrik üretebiliyor.

Arias, “Yılda 30 bin haneye yetecek elektrik üretebiliyoruz. Bu, 30 bin ton karbondioksitin atmosfere salınmasını önlediğimiz anlamına geliyor” ifadesini kullandı.

İspanya, yenilebilir enerji alanında özellikle devlet yatırımlarıyla büyük atılım sağladı. Avrupa’nın rüzgar enerjisinden en çok enerji üreten ülkesi olan İspanya, güneş enerjisinde Almanya’nın ardından ikinci sırada yer alıyor.

Gemasolar’ın bugüne gelmesinde, yabancı yatırımların da etkisi büyük. Enerji santrali, İspanya’nın Sener şirketiyle Abu Dabi merkezli Masdar şirketinin ortak girişimi. Arias, Gemasolar’ın 200 milyon euroyu (260 milyon dolar) aşan bir yatırım gerektirdiğine dikkat çekerek, “Bu tür enerji santralleri hem gereken ham madde, hem de büyük yatırım ihtiyacı nedeniyle çok maliyetli” dedi.

GETİRİSİ ÇOK YÜKSEK

Gemasolar, yatırım için harcanan parayı 18 yıl içinde bankalara ödeyecek. Arias, artan petrol fiyatlarıyla, ileriki yıllarda enerji santalinin "para basmaya başlayacağını” öne sürdü.

Avrupa’yı etkisi altına alan ekonomik krizin gölgesi altında olan İspanya için, yenilebilir enerji aynı zamanda çok büyük bir tasarruf olanağı sağlıyor. Euro bölgesinin güçlü ekonomilerinden kabul edilen İspanya, ekonomik krizde aldığı yaraları yenilenebilir enerjinin de yardımıyla sarmaya çalışıyor.

Krizde işsizlik oranı yüzde 31.23’e çıkan Andalusia, bu alanda İspanya rekoru kırdı. Arias, 25 Mart’ta yerel seçimler olduğunu belirterek, “Üç yenilenebilir enerji projesi kriz nedeniyle ertelendi... Gelecekte bu sıkıntıları aşıp projeleri hayata geçirmek istiyoruz” dedi.

12 Mart 2012 Pazartesi

Nükleer karşıtı 230 km'lik insan zinciri

Nükleer karşıtı 230 km'lik insan zinciri

Fukuşima'nın yıl dönümünde Fransa'da gerçekleştirilen nükleer karşıtı eylemde 230 kilometre uzunluğunda insan zinciri oluşturuldu

Eylemciler, ülkenin orta kesimlerindeki Lyon ile güneyindeki Avignon 11-cevre- nukleer karşıtı 225 kmlik zicir_2.jpgarasında, nükleerden kurtulmak için insan zinciri oluşturmak amacıyla toplandılar
 Japonya'da deprem ve tsunaminin yol açtığı Fukuşima felaketinin yıl dönümünde Fransa'da binlerce kişinin katılımıyla 230 kilometre uzunluğunda insan zinciri oluşturularak nükleer karşıtı eylem yapıldı.
Organizatörlere göre, aralarında gelecek ay Fransa'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iki adayının da bulunduğu yaklaşık 60 bin kişi, ülkenin orta kesimlerindeki Lyon ile güneyindeki Avignon arasında, “nükleerden kurtulmak için insan zinciri” oluşturmak amacıyla toplandılar.
Parlak yelekler giyen ve “Çevreci Avrupa”, “Nükleerden kurtul” yazılı pankartlar taşıyan eylemciler, iki kent arasındaki 230 kilometre boyunca el ele tutuşarak ya da şeritle birbirlerine bağlanarak, “nükleer”i protesto ettiler.
Eyleme Fransa'nın yanı sıra Almanya, İsviçre ve Belçika'dan da nükleer karşıtları katıldı. İki kenti kapsayan Rhone Vadisi kesiminin 14 reaktörle Avrupa'nın en nükleer bölgesi olması sebebiyle burada protesto eylemi yapan nükleer karşıtları, ayrıca Fransa'nın güneybatısındaki Bordo, güneydeki Bayonne'un yanı sıra batıdaki Saint-Malo, Rennes ve Faou kentlerinde de insan zincirleri oluşturdular.
Japonya'da 11 Mart 2011'de meydana gelen deprem ve tsunamide 19 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, Fukuşima Daiçi Nükleer Santralinde meydana gelen hasar ve radyoaktif sızıntı başta Japonlar olmak üzere tüm dünyayı korkutmuştu.
MUĞLA’DA PROTESTO VARDI
Muğla’da da Nükleer Karşıtı Platform (NKP) üyesi bir grup, Mersin’de Akkuyu’da Nükleer Santral yapılmasını protesto etti, Fukuşima nükleer felaketinde ölenler anısına mum yaktı.
Sınırsız Meydanı’nda bugün akşam saatlerinde toplanan Muğla Nükleer Karşıtı Platform üyesi bir grup, Japonya’da geçen yıl meydana gelen Fukuşima Nükleer Santrali felaketinin birinci yılında yaşamlarını kaybedenleri andı.
Yapılan basın açıklamasının Açıklamanın ardından "Nükleere hayır", "Nükleere inat yaşasın hayat", "Akkuyu Fukuşima olmasın" sloganları atan platform üyeleri, Fukuşima nükleer felaketinde ölenler anısına mum yaktıktan sonra sessizce dağıldı. (dha)

NÜKLEER SANTRALLERİN ŞAKASI YOK

Yakında Mersin Akkuyu'da kazmalar vurulacak. Ondan sonra da yapım tüm hızıyla sürecek. Bu işin geri dönüşü yok. Akkuyulular'dan başlamak üzere, Mersinliler, tüm bölge sakinleri, giderek okuduklarını, duyduklarını anlayanların tamamı, bu tasarıya karşı koymak zorunda. Aksi halde önce çocukları kanser olacak, sonra kendileri. Bu santraller ölüm yayıyor. Hem de durdukları –daha doğrusu çalıştıkları- yerde. Herhangi bir patlama, sızıntı falan olmadan. Patlamalar, sızıntılar başladığında zaten geçmiş olsun. Artık o bölgede bir daha yaşam olmaz. Olmuyor. Çernobil ortada, Fukuşima ortada.
Nükleer reaksiyonlar, nükleer santralleri gözü kapalı desteklemeyen nükleer fizikçilere göre, denetim altına alınmaları son derece zor olan süreçler. Bir kere bir nükleer reaksiyon başladı mı, sonunu belirlemek olanaksıza yakın zorlukta. Bilim henüz bu sorunu çözebilmiş değil. Bilimsel araştırmalar devam etsin, tepkimeler sonucu ortaya çıkan bu olağanüstü büyük enerjiyi denetim altına alabilme konusunda kesinlik sunan ilerlemeler sağlansın, sonra konu tartışılır –onaylanır demedik- tekrar. Bu ilerlemeler sağlanıncaya kadar da, var olan, halen çalışmakta olan tüm nükleer santrallerin kapatılması, yeni santrallerin yapımının durdurulması zorunlu. Bu işin şakası yok. Madem bilim yeterli değil, yeterli oluncaya kadar beklenecek, sonrasında da, düşünülecek, herkesin görüşü alınarak.
Bu arada elektrik enerjisi sunumundaki açık (fosil enerjiden yararlanabilmenin sınırları olduğu da unutulmayarak) nasıl karşılanacak?
Nükleer santrallere ayrılması düşünülen fonların yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlendirilmesiyle: Rüzgar, güneş, dalgalar, akıntılar, su gibi. Bu sonuncu kaynak, yani su da, akılcı kullanılarak, çevreyi mahvetmeyecek bir biçimde değerlendirilerek. Her yeri HES'lerle doldurarak değil, barajlar yapmadan, daha küçük, daha etkin türbinlerle sudan yararlanılarak. Doğayı bitirmeyerek.
Büyükeceliler, Akkuyulular, Mersinliler, Sinoplular, İğneadalılar, okuduklarını duyduklarını anlayanlar; çocuklarını, kendilerini, çevrelerini; geleceklerini düşünerek davranmak, bu cinayete karşı durmak zorunda. Aksi halde, çok kısa bir süre sonra, iş işten geçmiş olacak. Çocuklar kanser hastalığına yakalanmaya başladığında yakınmanın, dualar etmenin yararı kalmayacak.

NOT: ÇED Raporuna göre Akkuyu Nükleer Güç Santrali soğutma suyunu  limandan alıp bakir Aksaz mevkine verecektir. Deniz suyunun sıcaklığını 2-3 derece artıracaktır. Deniz suyunun sıcaklığının istenilenden yüksek olduğu zamanlarda ise üst Sınır şartı aranmayacaktır, yani deniz suyunun sıcaklığını  2-3 dereceden daha çok artıracaktır.

Nükleer Santral ve Cari Açık

Türkiye Topraklarında yapımına izin verdiği Rus Nükleer Güç Santralinden 15 yıl boyunca elektriği 12.5 cent/kWh fiyatla satın alacaktır. Bu elektrik fiyatı dünya ortalamasından 1.5 ile 2 kat daha pahalıdır.  Akkuyu’ya kurulacak bir reaktör için basit bir hesap yapalım; kurulu gücü 1200 MW*yük faktörü 0.90 = toplam 1080 MW elektrik üretme gücünde olacak. Yılda 108000 kW*24 saat* 365 gün = 9.46 milyar kWh elektrik enerjisi üretecek, 9.46*12.5 cent = 1.18 milyar dolar ve 15 yıl içinde 17.7 milyar dolarlık enerji üretecektir. Bu reaktörden 4 adet olacak, her birinin kurulum maliyeti ülkelere göre değişmekle birlikte 4 ile 5 milyar dolar arasındadır. Ruslar daima en ucuz yolu tercih edecekler ve bu 4 santral için toplam 16 ile 20 milyar dolarlık yatırım yaparak 15 yılda 17.7*4 = 70.8 milyar dolarlık Türkiye’ye elektrik satacaklar. Batı standartlarındaki bir nükleer santralin ömrü 60 yıl olduğu düşünülürse 70*4 : 280 Milyar dolarlık elektriği Türkiyeye satacaklardır. Rusyaya bağımlılığımız ne kadar azaldı farkettinizmi? Cari açığıda bu şekilde kapatacağız... Tarih her zaman gerçekleri ortaya çıkaracaktır. 

11 Mart 2012 Pazar

DAHA FAZLA FUKUŞİMA OLMADAN NÜKLEER SANTRALLERDEN VAZGEÇİN!

DAHA FAZLA FUKUŞİMA OLMADAN NÜKLEER SANTRALLERDEN VAZGEÇİN!
Nükleer Karşıtı Platform adına Elektrik Mühendisleri Odası Fukuşima Nükleer Santrali’nde meydana gelen felaketin yıldönümü dolayısıyla bugün (10 Mart 2012) yazılı bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Akkuyu Nükleer Santrali için AKP Hükümeti’nin ısrarını sürdürdüğüne dikkat çekilen açıklamada, “Banka hesaplarını insan hayatından önde tutanlara, havamızı, suyumuzu kirletenlere, tüp gazla nükleer santrali ayıramayanlara geleceğimizi teslim etmeyeceğiz” denildi.


NÜKLEER KARŞITI PLATFORM BASIN AÇIKLAMASI
DAHA FAZLA FUKUŞİMA OLMADAN NÜKLEER SANTRALLERDEN VAZGEÇİN!
11 Mart 2011 tarihinde Japonya‘daki depremin ardından Fukuşima Nükleer Santrali‘nde dünyanın en büyük nükleer felaketlerinden biri meydana geldi. Felaketin insan ve çevre sağlığı üzerine etkileri hakkında kesin bir veriye ulaşmak için aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen hala erken. Felaketin ardından 10 kilometre çapındaki alanda 90 bine yakın kişi tahliye edildi. 22 kilometre çapındaki alanda ise 200 bine yakın kişinin tahliye olduğu tahmin ediliyor. Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA)  kazanın ardından nükleer kaza ciddiyeti seviyesi (INES) hakkında Japon Hükümeti‘nden talimat bekliyormuşçasına seviyeyi 4 olarak gösterdi, ardından Japon Nükleer Güvenlik Ajansı tarafından 12 Nisan 2011 tarihinde Çernobil‘de yaşanan felaketin seviyesine yani 7. seviyeye yükseltildi. UAEA da bunu takip etti. Uluslararası bir oyun sergilendi, ama gerçekler örtülemeyecek kadar büyük bir felaketi gösteriyordu.
YER GÖK RADYASYONA BULANDI
Fukuşima Nükleer Santral Kazası sonrası radyasyon bulaşmış toprak halen temizlenmeye çalışılıyor, radyasyon bulaşmış toprak ve malzemeler geçici merkezlere taşınıyor. Su da kirlendi. Fransız Nükleer Güvenlik Enstitüsü, kaza sonrası denizlerdeki en büyük radyoaktif kirlenmenin gerçekleştiğini söylüyor. Tahminleri 27 bin tera bekerel değerinde radyoaktif sezyum-137‘nin okyanusa sızdığı yönünde. Hiroşima‘da bu rakam 89 tera bekereldi. Fukuşima ilinde, bölgede bulunan sezyum-137 izotopunun 11 Mart öncesine göre 58 kat daha fazla olduğu ölçülüyor. Fukuşima‘da ilk yirmi dört saatte soğutulamayan reaktörde büyük bir hidrojen patlaması oldu. Yüksek miktarda radyasyon havaya karıştı.
Oysaki nükleer lobi, Fukuşima benzeri bir kazanın gerçekleşmesinin olasılığının ne kadar düşük olduğunu söyleyip duruyordu yıllarca.
Fukuşima Kazası‘ndan kaynaklanan tazminatlar ve Daiçi‘deki altı reaktörün çalışmasının durdurulması için açılan ihale yaklaşık olarak 500-650 milyar dolarlık bir tutar oluşturacağı tahmin ediliyor. Bu durumda TEPCO şirketinin bunu karşılaması mümkün gözükmediğinden Japon Hükümeti‘nin TEPCO‘yu bu zor durumdan kurtarması artık kaçınılmaz olmuştur. Bu durumda oluşan hasarın neredeyse tamamı Japon halkının omuzlarına yüklenecektir.
Fukuşima sonrası bir çok ülkede nükleer santral karşıtı eylemler sonuç vermiş,  Alman Hükümeti 2022‘ye kadar tüm nükleer santrallerini kapatacağını duyurmuş, Alman Şirketi Siemens ne Almanya‘da ne başka bir yerde artık nükleer santral inşa etmeyeceğini açıklamıştır. İtalya Çernobil‘den sonra dört reaktörünü kapatmış nükleersiz bir ülkeydi. Fukuşima sonrası İtalya‘da referandum yapıldı. Oylamaya gidenlerin yüzde 90‘ından fazlası "nükleere hayır" dedi. İsviçre Fukuşima‘dan sonra beş reaktörünü kapatma kararı aldı. 2034‘e kadar, reaktörleri kademeli olarak kapatacak.
HÜKÜMET KÖR, HÜKÜMET SAĞIR
Ülkemizde ise Akkuyu Nükleer Santrali için AKP Hükümeti dünyadan bir haber, nükleer ısrarını sürdürmektedir. Kapalı kapılar arkasında uluslararası antlaşma ile Rus şirketinin vergi vermeyeceği, hissesi yüzde 51‘in altına düşmeyeceği, istediğinde ilave arazi alabileceği ve daha önce hiçbir yerde denenmemiş olan  VVER-1200 Tipi Nükleer Santralin atıklarının ne olacağı sorusu ortada duran ve  bütün sonuçlarından ülkemizin zarar göreceği bir anlaşma bizlere AKP Hükümeti eli ile dayatılmıştır.
Rusya tarafından kurulan Akkuyu Nükleer Güç Santralı Elektrik Üretim Anonim Şirketi‘nin kuruluşunu 14 Aralık 2010 tarihi itibarıyla resmi olarak gerçekleştirmiştir. Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş tarafından "Akkuyu Nükleer Güç Santral" projesi ile ilgili ÇED başvuru dosyası 2 Aralık 2011 tarihinde bakanlığa sunulmuştur.  ÇED başvuru dosyası 1 Mart 2012 tarihinde ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İnternet sitesinde sessiz sedasız halkın görüşüne açılmıştır.
Nükleer santrallar, kirli, pahalı, atık sorunu çözülememiş, riskli bir enerji kaynağıdır.
Ülkemizin yerli ve yenilenebilir kaynakları potansiyeli değerlendirilmeyi beklemektedir.
Türkiye‘nin nükleer teknoloji ve nükleer santral sahibi olacağı iddiaları tamamen kandırmacadır. Yapılan anlaşma ile Türkiye değil, Rusya Türkiye‘de nükleer santral sahibi olacaktır.
Nükleer santrallardan ucuz elektrik sağlanamamaktır. Nitekim ülkemiz için önerilen fiyat da diğer kaynaklardan elektrik üretim maliyetini katlamaktadır. TETAŞ üzerinden verilen alım garantisi ile 51 milyar dolarlık kaynağın Rusya‘ya aktarılması söz konusudur.
Akkuyu‘da kurulacak olan santral, 36 yıl önce 1976 yılında verilmiş olan yer lisansına dayanmaktadır. 36 yıl içindeki değişimleri hesaba katmayan bir yer lisansının kabulü mümkün değildir.
Bunca teknoloji ve endüstriye sahip, felaketler karşısında örgütlü toplumlardan birinde bile Çernobil düzeyinde nükleer santral kazası meydana gelebiliyor ise; İkitelli‘de radyoaktif hastane atığına sahip çıkamadığı için 300 vatandaşının radyasyona maruz kaldığı, Kütahya‘da maden işletmesinden sızan siyanürün köylerdeki içme suyuna karıştığı, Van depreminde halkına çadır götüremeyen, kontrol edilen binaları artçı sarsıntılarda yıkılan, çadırlarında insanlarının yandığı, daha yeni Pozantı‘da bir HES projesi olarak kurulan barajın kapağının patlaması sonucu 10 işçinin boğularak öldüğü, nükleer santrali "tüpgaz" ile kıyaslayan başbakan ile yönetilen bir ülkede nelerin olabileceği tahmin etmek güç değildir...
Ülkemizde ise Akkuyu Nükleer Santrali için AKP Hükümeti dünyadan bir haber, nükleer ısrarını sürdürmektedir. Yakın coğrafyamızda yaşanan son gelişmeler de göstermektedir ki, halkları birbirine düşürecek emperyal oyunların altında kapitalizmin doymak bilmez enerji ihtiyacı vardır.
Türkiye nükleer santrallar kurulmadığı için değil, son 40 yıla damgasını vuran sağ liberal işbirlikçi siyasetçilerin yarattığı kaos ile bir krizin eşiğine getirilmiştir. Enerji üretiminde her zaman doğru seçenekler vardır. Bütün mesele yenilenebilir enerji kaynaklarımızı öne çıkaran doğru bir planlama ve kamusal anlayışın yaratılması, mevcut kaynaklarımızın çevreye uyumlu bir şekilde değerlendirilmesidir. Enerji alanında yaşanan özelleştirmeler ile Türkiye enerji yönetim erkini ulusal ve uluslararası sermayenin çıkarlarına teslim etmiştir. Şimdi nükleer santral değil, enerji kaynaklarımızı kamu yararına devreye sokmak, enerji verimliliğini gerçek anlamda hayata geçirmek, enerjide toplumsal adaleti ve hukuku yaratmak zamanıdır.
Banka hesaplarını insan hayatından önde tutanlara, havamızı, suyumuzu kirletenlere, tüp gazla nükleer santrali ayıramayanlara geleceğimizi teslim etmeyeceğiz.
Fukuşima bir daha asla!
Nükleere İnat Yaşasın Hayat!
NÜKLEER KARŞITI PLATFORM ADINAELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI10 MART 2012

BASINA VE KAMUOYUNA


BASINA VE KAMUOYUNA

Dünya, nükleer santrallerin radyasyon zehirinin oluşturduğu felaketinin bir yenisini geçen yıl Japonya da yaşadı.
Japonya da 11 mart 2011’de deprem sonrasında meydana gelen Fukusima nükleer santral kazası, nükleer santral felaketine dönüşmüştür, bu felaketin boyutları Çernobil nükleer santral felaketiyle eşdeğerdir.
Japonyadaki tüm nükleer santraller 9 şiddetindeki depreme dayanıklı olarak inşa edilmiş ve güvenlik teknolojisinde en son teknolojiler kullanılmasına rağmen Fukusima nükleer santral felaketi önlenememiş olup yaşanan felaketin zararının boyutları dünya kamuoyundan da gizlenmiştir.
...
Fukuşima nükleer santral kazası sonrası Japonya topraklarının %10 u nun radyasyonla kirlendiğini ve bu topraklarda binlerce yıl tarım yapılamayacağını,o bölgede yaşayan 300 bin kişinin tahliye edildiğini,ve o bölgede yaşayan ve radyasyona maruz kalan insanların gelecekte % 70 inin kansere yakalanma riskinin çok yüksek olduğunu ,japonyada çalışan 54 nükleer santralinin şu anda sace 5 inin çalıştığını diğerlerinin kapalı olmasına rağmen,Japonya ekonomisinin hala iyi olduğunu biliyoruz.

Yaşanan nükleer santral felaketleri, Nükleer santrallerde alınan tüm tedbirlere ve güvenlik önlemlere rağmen kazaların engellenemediğini, bu kazaların radyasyon felaketine dönüşerek insan ve çevre sağlığına ciddi zararlar verdiğini göstermektedir.Güvensiz,kaza riskleri çok yüksek ve pahalı olan nükleer santraller, ülkemizin enerji sorununu çözemeyecektir.
-Deprem kuşağında olan Ülkemizde nükleer santraller kurulamaz.
-Ülkemizi nükleer çöplük deposu haline getirecek,Sağlığımızı bozacak, bölgemizin tarımına,turizmine çok büyük darbe vuracak olan Akkuyu nükleer santral projesi kamu kaynaklarımızı zarara uğratacak ranta dayalı bir projedir.
-Ülkemiz Nükleer Santrallere mahkum değildir.
Bizler Mersinden hükümete sesleniyoruz,Dünyanın vazgeçtiği kirli teknolojilere sahip olan Nükleer santrallere karşıyız ve Akkuyuda nükleer santral yaptırmayacağız.Halkın sesine kulak vererek,Akkuyu nükleer santral projesinden derhal vazgeçiniz.Akkuyu nun Fukuşima olmasına asla izin vermeyeceğiz.
Fukusima Nükleer Santral Felaketinde Ölenleri Saygıyla Anıyoruz.

10 Mart 2012 Cumartesi

BÜYÜKECELİNİN KALES' İ DÜŞTÜMÜ

AKP hükümetinin Rusya ile yaptığı anlaşma uyarınca Akkuyu’da nükleer santral kurulması çalışmaları hızlandı. Santrali kurma işini üstlenen NGS A.Ş yetkilileri, yapılan çalışmaları yöredeki belediye başkanlarıyla muhtarlara anlatmak için toplantı düzenledi. Toplantıya, santralin kurulacağı Büyükeceli kasabasının belediye başkanı Mehmet Kale de katıldı.
2 yıl öncesine kadar beldeye nükleer santral kurulmasına karşı olan, bu yönde açıklamalarda bulunan Kale, NGS A.Ş’nin toplantısında daha farklı açıklamalarda bulundu.
Nükleer santrale değil beldelerinde yapılmasına karşı olduğunu vurgulayan Kale, artık konunun kendilerini aştığını söyledi. Kale, “Devletimizin büyükleri buraya nükleer santralin yapılmasına karar vermişler. Artık bizim ve bölge halkının fikirleri çokta önemli değil” dedi.
Santralin beldelerine kurulacak olmasından dolayı kendilerinin de bazı isteklerinin olacağını belirten Kale, “Bu isteklerimizi Rus yetkililer söz verdi, yerine getirecekler. Burada bir bahçıvan alınacaksa bu bizim insanımız olacak. Burada bir iş yapılacaksa bizim esnafımız yapacak” diye konuştu.
 
Başkan eskiden ne diyordu?
 
NGS A.Ş yetkililerinin düzenlediği toplantıda ‘Artık yöre halkının görüşü önemli değil’ diyen Büyükeceli Belediye Başkanı Mehmet Kale, 2 yıl öncesine kadar nükleer santral projesine ve projeyi yürütecek Rus şirkete tepki gösteriyordu. Kale’nin kısa süre önce yaptığı açıklamalarından bazıları şöyle:
11 Ağustos 2009: Beldemizde hiçbir şekilde nükleer santral istemiyoruz. Nükleer santral için yapılacak yatırım yerine turizm için yatırım yapılmasını istiyoruz. AKP hükümeti burada yaşayan insanları görmezden geliyor. Biz yaşam hakkımızı AKP’nin kirli ellerinden almıyoruz. Bölge halkıyla birlikte burada nükleer santral yapılmasına izin vermeyeceğiz.
13 Mayıs 2010: Biz başından beri nükleere karşıyız. Senelerce bunu dile getirdik. Ama AKP hükümeti, ‘Ben her şeyi bilirim, her şeyi yaparım’ mantığıyla bu işi de noktalamak istiyor. Buralara bir kere bile gelip halkla konuşmadılar, buraların güzelliklerini görmediler ama nükleer santral için imza atıyorlar. İmzaların atılması her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Biz de tepkimizi daha da yükselteceğiz.
7 Mart 2011: Büyükeceli’ye Ruslar geliyor gidiyor ateş almaya gelir gibi gelip gidiyorlar. Ben burada bu işi yapacaklarına inanmıyorum. Ben burada nükleer santral olacağına da inanmıyorum AKP’nin ömrü de buna yetmeyecek. 12 Haziran’da bunların işi biteceği için şuan istihdamla ilgili seçime getiri sağlamak için böyle bir uygulama yapıyorlar. Rusları gösterip çekiyorlar. Bölge insanı olarak ben nükleer santralin yapılmayacağından hala umutluyum.
 

VER PARAYI AL RAPORU

RADİKAL
Ankara’da kurulu DOKAY-ÇED Çevre Mühendisliği Ltd. Şti., Akkuyu Nükleer Santralı için hazırladığı ÇED dosyası ile gündemde. DOKAY adına dosya hazırlayan ekip, “Sera gazı-asit yağmuru etkisi sıfır” diyerek nükleer santralı çevreci ilan ederken rüzgâr santrallarının kuşları tehdit ettiğini, güneş enerjisinin çevreyi kirlettiğini belirtti.
Ancak DOKAY’ın müşteri portföyüne bakıldığında ilginç bir nokta göze çarpıyor. Firma, su, rüzgâr, doğalgaz ve kömür santralları da dahil hemen her tür enerji yatırımı için ÇED raporu hazırlıyor. Raporlarda avantajlar-dezavantajlar sıralanıyor, sonuçta hangi tip santral söz konusuysa o ‘çevreci’ ilan ediliyor.
Hep aynı imzalar…
DOKAY’ın ÇED dosyalarının bir özelliği, hep aynı isimlerce hazırlanması… Örneğin Akkuyu raporunu hazırlarken HES’leri güvenilir bulmayan ekip, birkaç personel eksikle Fatsa HES için hazırladığı ÇED raporunda HES’e olur vermiş. Nükleer santral için hazırlanan raporda kuşları tehdit ettiği belirtilen rüzgâr enerjisi, firma sahibi Coşkun Yurteri’nin onayladığı başka bir raporda “İyi ve çevreci” ilan edilmiş.
Hepsi tartışılan projeler…
DOKAY’ın dikkat çeken bir özelliği de kamuoyunda tartışılan projelere ÇED raporları hazırlaması. Akkuyu Nükleer Santralı, Gerze Termik Santralı ve Fatsa HES bir kaçı. Firma sahibi Prof. Dr. Coşkun Yurteri’nin eski şirketi ENVY de Bergama Ovacık Altın Madeni’nın ÇED raporu ile hatırlarda.
Fatsa HES için ÇED başvurusunda HES’in fosil kaynaklı santrallar gibi sera gazı üretmediğini belirten şirket, ESCO Doğalgaz Santralı’nda “Doğalgaz çevreye zarar vermeyen, havayı kirletmeyen bir enerji kaynağı olarak nitelenmekte” dedi. Gerze Termik Santralı’nda “HES’ler güvenilir enerji kaynağı değil” diyen şirket, Kızkayası HES raporunda HES’leri en üstün enerji yatırımı ilan etti. Bahçe Rüzgâr Santralı’nda rüzgâr övüldü. DOKAY’ı raporlarla ilgili aradığımızda karşımıza çıkan görevli e-posta atmamızı söyledi. Ancak e-postaya yanıt gelmedi.
Ver parayı, al raporu…
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), Türkiye’de AB direktifiyle başladı. ÇED Yönetmeliği hazırlandı. ÇED firması olma koşullarıyla ilgili teblig ve komisyon hazırlandı. İşleyiş ise şöyle: Yatırımı yapacak firma, ÇED raporu hazırlayacak firmayı buluyor. Ücreti karşılığı raporunu hazırlatıyor. Enerji yatırımları için Çevre Mühendisleri Odası’nın belirlediği ücret 30 bin liradan başlıyor. Ancak ‘problemli’ projelerde uydu fotoğrafları ve diğer ölçümlerle bedel 1-2 milyon dolara kadar çıkabiliyor. Ve rapor bakanlığa onaya gönderiliyor.
‘Tamamen bürokratik bir formalite’
Çevre davaları Avukatı Mehmet Horuş’un verdiği bilgiye göre bakanlığın bugüne kadar ‘olur vermediği’ ÇED raporu oranı yüzde 2’nin de altında. Yani yatırımcının parasını ödeyerek hazırlattığı raporların yüzde 98’i bakanlık tarafından onaylandı. Horuş, “Ama verilen ÇED kararları aleyhine açılan davalarda yüzde 90 oranında yürütmeyi durdurma ve iptal kararı çıktı. ÇED Yönetmeliği’ne göre projelerle ilgili yöre yurttaşlarının görüşüne başvurulmak zorunda. Ancak şimdiye kadar yapılan halkın katılımı toplantılarında yöre yurttaşlarının olumsuz görüş verildiği bir projelerin birinden bile vazgeçilmedi. ÇED, şu anda tamamen bürokratik formalitenin tamamlanmasından ibaret. Amaç, projelerin her koşulda gerçekleştirilmesi” diyor.
‘ÇED firmasının çevreyle ilgisi yok!’
Gerze Yaykıl Köyü’nün avukatları olarak bir süredir DOKAY’ın faaliyetlerini izlediklerini söyleyen Ekoloji Kolektifi üyesi avukat Emre Baturay Altınok, DOKAY özelinde, “ÇED firmalarının çevresel etkilerle ilgilenmediklerini, raporunu hazırladıkları projelerin çıkarlarını koruduklarını” söylüyor.
ÇED raporu hazırlayan firmaların ‘yeterlilikleri’nin tartışılması gerektiğini vurgulayan Altınok, yeterlilik ve tescil belgelerinin iptali için girişimlerde bulunacaklarını açıkladı. Tarım Orkam Sen Mersin temsilcisi Yılmaz Kilim ise Bergama’dan Mersin’e tüm probemli problemlerde ya DOKAY ya Coşkun Yurteri isminin geçmesini “dikkat çekici” buluyor.
Kafalar niye karışık?
Parası karşılığı ÇED firmasına hazırlatılan ve bakanlıktan yüzde 98 oranında onaylanan ÇED raporları, mahkemelik oluyor. Halkın itirazının ÇED’e yansımaması ve mahkemeler kafa karıştırıyor.

7 Mart 2012 Çarşamba

Nükleer Atık 10 Yıl Türkiyede

Mersin Akkuyu Nükleer Santralı için ÇED Başvuru Dosyası hazırlandı ve 1 Mart’ta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı internet sitesinde sessiz sedasız halkın görüşüne açıldı.
Tarım Orkam-Sen Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Kilim, başvuru dosyasının prosedür gereği bakanlık, valilik ve il çevre müdürlüğünce duyurulması gerektiğini vurgulayarak “Duyuru yalnızca bakanlık internet sitesinde yer aldı. Valilik İl Çevre Müdürlüğü ve ulusal bir gazetede ilan edilmesi gereken duyuru prosedürü Akkuyu için uygulanmadı” dedi.
Kilim’in iddiasına göre Akkuyu’da işler gizli kapaklı yürütüldü. “Daha önceki toplantılarda şirket yetkililerinin itirazların süreci durdurmayacağına dair beyanatları oldu. Halkın katılımı toplantıları gizli kapaklı yapıldı” diyen Kilim, yeni bir imza kampanyasıyla hukuki yollara da başvuracaklarını söyledi.

Nükleer yakıt İstanbul’dan mı geçecek?
Nükleer enerji, temiz ve çağdaş olarak nitelenirken nükleer yakıt yenilemeleri için Rusya’dan alınacak olan taze nükleer yakıtın ve atıkların tercihen denizyolu ile taşınmasının planlandığı belirtiliyor. Bu da akla hemen İstanbul Boğazı’nı getiriyor. Yılmaz Kilim, nakil sırasında radyoaktif yayınımın ispatlandığını savunarak yalnızca Mersin ve çevresi değil İstanbul’un da risk altında olacağını iddia ediyor.
Başvuru dosyasında en çok dikkat çeken noktalardan biri de güneş ve rüzgâr enerjisine yönelik değerlendirmeler oldu. Çevreci oldukları kabul edilse de rüzgâr santrallarının nesli tükenmekte olan kuşları olumsuz etkileyebileceği öne sürüldü. Güneş santralları ise ayna ve panel gibi özel malzemeleri yüzünden çevreyi etkileyebilir olmakla suçlanıyor.

Bakanlık: Önce enerji performansı
Enerji Bakanlığı; internet sayfasında nükleer enerjiyle ilgili raporunu paylaştı. Raporda yenilenebilir enerji potansiyeli büyük olsa bile, Türkiye’nin ‘4 mevsim, 7 gün’ sürekli enerji arzına ihtiyacı olduğu hatırlatıldı, nükleer enerjinin performansının enerji ihtiyacı artan Türkiye için rüzgâr ve güneşten üstün olduğu savunuldu. Mersin’de kurulacak ve 4.800 MW’a kadar kurulu kapasiteye sahip olacak NGS’nin ekonomik ömrü 60 yıl.

Nükleer atık 10 yıl Türkiye’de
Başvuru dosyasında kullanılmış nükleer yakıtın 10 yıl Türkiye’de kalacağı belirtiliyor. Tarım Orkam Sen Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Kilim, 11 Mart’taki deprem ve tsunami sonrası Japonya’nın Fukuşima kentinde yaşanan felaketteki nükleer kirliliğin bu atık havuzlarından kaynaklandığını hatırlatıyor

“HALKA RAĞMEN BU PROJEYİ YÜRÜTMEK GİBİ BİR AMACINIZ VARMI YOKMU"

“HALKA RAĞMEN BU PROJEYİ YÜRÜTMEK GİBİ BİR AMACIMIZ YOKTUR.” diye demeç vermenin tek nedeninin halkı kandırmak ve oyalamak olmadığını iddia edebilir misin?

5 Mart 2012 Pazartesi

Akkuyu için suç duyurusu

Akkuyu için suç duyurusu

Mersin Nükleer Karşıtı Platform, Akkuyu'da kurulmak istenen nükleer santral için Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Nükleer santralin ÇED raporu alınmadan kurulmaya çalışılmasına itiraz eden Mersinli nükleer karşıtları, ÇED'le ilgili hiçbir karar alınmadan arazinin tahsis edilmesine ve arazide çalışmalar yürütülmesine karşı çıkıyor. 

Mersin Nükleer Karşıtı Platform'un basın açıklamasından aldığım bazı başlıklar şöyle, aynen aktarıyorum:

Akkuyu'da yapılması planlanan  nükleer santralinin Rusya hükümeti ile imzalanan devletlerarası  tesis yapım ve işletim sözleşmesi hukuksuz ve antidemokratik bir sözleşme olması nedeniyle, proje ile ilgili Akkuyuda şu anda yürütülen tüm işlemlerde hukuksuzdur.

Akkuyu nükleer santrali Çevre Kanununun Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'ne tabii bir projedir. 2872 Sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı" veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı" alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez” hükmüne yer verilmiştir. Proje ile ilgili her türlü iş ve eylemden önce mutlaka ÇED kararının alınması gerektiği yasal zorunluluktur. 

Akkuyu Nükleer Santrali'nin tesis yapım ve işletimini üstlenen Akkuyu NGS A.Ş. ÇED için 02/12/2011 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvuru yapmış olup, ÇED raporunu henüz alamamışken Akkuyu sahasında inşaat için hazırlık faaliyetlerini başlatmış ve halen sürdürüyor olması, Ayrıca ÇED ‘le ilgili bir karar, başka  bir onay ve ruhsat  alınmaksızın, arazi tahsisinin yapılmış olması yasal değildir.

ÇED Kararı alınmadan bu alan içerisinde her türlü faaliyete izin veren ve bu faaliyetlerle ilgili yasal işlem tesis etmeyen bütün kamu görevlilerinin yasal ve cezai sorumluluğu bulunmakta olup, açıkça suç işlemişlerdir.

Mersin halkı olarak bu hukuksuzluğa dur demek, Akkuyu Nükleer Santrali için ruhsat ve ÇED belgesi olmadan santral alanında her türlü faaliyete izin ve bu izinsiz faaliyetler hakkında yasal işlem tesis etmeyen bütün kamu görevlileri hakkında görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, çevre kirliliğine neden olma ve res’en belirlenecek suçlar nedeni ile kamu davası açılması için Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunuyoruz.

Nükleer santrallere karşı bundan sonra da her türlü mücadelemiz devam edecektir. Hükümet Mersin halkının sesini dinlemeli ve Akkuyu Nükleer Santral Projesi'nden derhal vazgeçmelidir.

Mersin’e yapılmak istenen nükleer santral “dandik” olabilir mi?

Mersin’e yapılmak istenen nükleer santral “dandik” olabilir mi?

Mersin'e nükleer santral yapmaya hazırlanan Rosatom'un alt şirketini Rusya'da federal savcılar bastı. Nükleer reaktörlerde kullanılan parçaların düşük kalitede imal edildiği ve yolsuzluk yapıldığı iddia ediliyor.


Hatırlayın, bizim hükümet Mersin'e nükleer santral yapmak için ihale açtığında dünyanın belli başlı nükleer firmaları bu ihaleye girmemişti. Çünkü ortada yanıtlanması gereken onlarca soru vardı. Kaza olsa mali sorumluluk kimde olacak belli değildi? Binlerce yıl radyoaktif kalan atıklarla ne yapılacağı (nerede saklanacağı, bahsedilen çelik kapların içinde 250 bin yıl sızdırmadan kalıp kalınmayacağı) bilinmiyordu. Ortada nükleer santrallerinin kurulması ve işletilmesi ile enerji satışını tarif eden beş sayfalık bir kanundan başka bir şey yoktu. Evet, bizim nükleer maceramızın temelinde hâlâ bu beş sayfalık kanun var. Sadece beş sayfa! Aklı başında hiçbir firma o ihaleye katılmadı, zaten ihale de daha sonra yargıya takıldı. İhalede teklif veren tek şirket Rusya Federasyonu'ndan Atomstroyexport'tu (Rosatom'a bağlı bir şirket). Hükümet daha sonra baktı ki ihale zor iş, Ruslarla masaya oturup özel bir anlaşma imzaladı. 20 milyar dolarlık işi ihalesiz Rus şirketi Rosatom'un yurt dışındaki işlerini yürüten bir yan şirketine verdi. Rosatom bir devlet şirketi, aynı bize doğalgaz satan Gazprom gibi. Nükleer santral kurmak ciddi bir iştir, öyle yasası, kuralı, şartnamesi olmadan ciddi hiçbir firma böyle bir işe girmez. Ruslar cesaretli davrandı diyelim...

Yolsuzluk ve düşük standartta üretim
Türkiye'ye “en sağlam” nükleer santrali inşa edeceğini söyleyen Rosatom'un başı şimdi Rusya'da belada. Federal savcılar Rosatom'un sahip olduğu makine imalat tesisi Zio-Podolsk'u yolsuzluk ve nükleer reaktörler için düşük standartta üretim yapmakla suçladı. Podolsk'un satın alma müdürü Sergey Şutov hapse atıldı. Şutov düşük kalitede hammaddeyi ucuza kapatıp, aradaki farkı cebe indirmekle suçlanıyor. Soruşturmayı yapan da eski KGB'nin yerini alan Rusya Federal Güvenlik Teşkilatı (FSB). Buraya kadar iş Rusya'nın bir iç meselesi gibi duruyor ama öyle değil, bizi de yakından ilgilendiriyor.

Yurt dışındaki santrallere bu parçalar gitti mi?
Kaç nükleer reaktörün bu ucuz ve düşük kalitede hammadde kullanımıyla imal edildiği ve bu parçaların hangi nükleer santrallerde kullanıldığı belli değil. Norveç merkezli Bellona Vakfı'na göre, makinelerin yapımı için gereken süre ve operasyonun kapsamı nedeniyle hem Rusya hem Rusya dışında inşa edilen reaktörlerde bu malzemeler kullanılmış olabilir. Savcılar bu malzemelerin 2007'den sonra hatta öncesinde üretilip sevk edildiklerini söylüyor. Bu da Rusya, Hindistan, İran, Bulgaristan ve Çin'de yapılan reaktörlerin ne kadar güvenli olduğu sorusunu doğuruyor. Bellona, FSB müfettişlerinin bu reaktörlerin adlarını açıklamamalarından şikayetçi, soruşturmanın doğru yapılmadığını iddia ediyor. Bu iddianın nedenlerinden biri de soruşturmanın aslında Aralık ayında başlamasına rağmen medyaya geçen hafta yansıması. Zio-Podolsk Rusya'nın nükleer reaktörlerde kullanılan ve Rosatom tarafından kullanılan buhar jeneratörlerinin tek üreticisi. Bu da durumun ciddiyeti hakkında fikir veriyor olmalı.

Bizden böyle bir savcı çıkar mı?
Nükleer santral kurmanın ciddiyetini anlatmaya gerek yok. En ufak bir vidanın bile yanlış vidalanmaması gerek. Rusya yıllardır nükleer santral ihraç etmeye çalışıyor ama bu teknolojinin talipleri arasında Batılı tek bir ülkeye rastlamak mümkün değil. Çernobil unutulmadı, Podolsk'ta ve benzeri yerlerde yaşanan olaylar da Rus firmasına güveni azaltıyor. Batı'da güvenlik standartları ve yapım sırasındaki denetlemeler çok sıkı. Devletten bağımsız kuruluşlar yapımı denetliyor ve firmaların gözünün yaşına bakmıyor. Finlandiya'da Olkiluoto reaktörünün yapımında hatalar bulundu ve inşaat beş yıl gecikti. 3 milyar avroya biter denilen reaktör 6 milyara biterse Finliler dua edecek. Denetlemeyi yapanlar, “aman ülke 3 milyar avro ziyan etmesin” deyip hatalara göz yummadılar. Bizde böyle bir savcı, bilim insanı çıkar mı? Hiç sanmıyorum.

Bizde ise bu denetlemeleri yapacak ne bir ekip, ne de bağımsız bir kuruluş var. Her şey Rus şirketin elinde. Türkiye'de yaşayan milyonlarca insanın hayatını emanet ettiğiniz şirketin bir alt firmasının yolsuzluk skandallarıyla karşı karşıya kalması, ürettiği parçaların kalitesinin sorgulanması sizleri rahatsız etmiyor mu? Nükleeri savunmayı hayatlarının bir numaralı meselesi haline getirenlere soruyorum. Kendi çocuklarınızın hayatlarını bile umursamıyor musunuz? Böylesine ciddi iddialara maruz kalan bir firmayla çalışmak sizce ne kadar doğru? Başbakan Erdoğan, Enerji Bakanı Taner Yıldız ve iktidar partisinin diğer milletvekilleri bu ülkede yaşayanları biraz olsun düşünüyorsa derhal Rusya ile yapılan anlaşmayı feshetmeliler. Lamı cimi yok!

***
Greenpeace'ten çarpıcı rapor
Greenpeace, “Fukuşima'dan alınan dersler” adında, nükleer konusunda önde gelen uzmanlarla birlikte bir rapor hazırladı. Rapor üç önemli noktaya dikkat çekiyor, ilgililerin dikkatine:

ñ  Japon yetkililer ve Fukuşima nükleer santralini işletenler, ciddi bir kazanın riskleri konusunda yaptıkları varsayımlar konusunda tamamen yanıldılar. Gerçek riskler biliniyordu ancak görmezden gelindi ve üzerinde durulmadı.

ñ  Büyük felaketlerle başa çıkma konusunda en hazırlıklı ülkelerden biri olarak bilinen Japonya’nın bile, büyük bir nükleer felaket karşısında yetersiz kaldığı ortaya çıktı. Acil durum ve tahliye planları insanları radyasyondan korumaya yetmedi.

ñ  Radyoaktif kirlenmeden uzaklaşmak için gerçekleştirilen tahliye çalışmaları yüz binlerce insanın hayatını değiştirdi. Bu insanlar, yeterli finansal destek olmadığı için yaşamlarını yeniden kuramıyor. Japonya, nükleer kazanın tüm maliyetlerinden işletici firmayı sorumlu tutan üç ülkeden biri ancak Japonya’da yükümlülük yasası ve tazmin programı gerektiği gibi işlemiyor. Kazanın üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen, kazadan etkilenen insanlar kaderine terk edilmiş durumda ve zararlarının çoğu da Japon halkının vergileriyle ödenecek.
                                                                                         Özgür Gürbüz-Birgün 2012

4 Mart 2012 Pazar

AKKUYU' YA YAPILACAK NÜKLEER GÜÇ SANTRALİNİN DÜNYADA YAPILMIŞ ÖRNEĞİ YOK BİR NEVİ TES EDİLECEK!!!

1.1.3.2
AES-2006 Tasarım Özellikleri
Akkuyu NGS Projesi kapsamında her biri 1.200 MW gücünde toplam dört adet
ünite inşaa edilmesi ve tesisin toplam kurulu gücün 4.800 MW olması planlanmaktadır.
Akkuyu NGS, yılda yaklaşık 35 milyar kWsaat üretim yapacaktır. Proje’nin inşaat dönemi
2014-2022 arasında tamamlanacaktır. Proje için kullanılmak üzere önerilen nükleer
teknoloji, AES-2006 olup Proje sahibi, NVAEC Ünite-2 (Rusya’ da yapım aşamasında)
tasarımını referans bir tesis olarak kullanmayı planlamaktadır. VVER-1200 ile tasarlanan
AES-2006, gelişmiş teknik ve ekonomik parametreleri ve yüksek güvenlik düzeyi ile
modern bir NGS tasarımı olarak benimsenmektedir