8 Eylül 2012 Cumartesi

AKKUYU RAPORU

Akkuyu raporunu devlet bile eleştirdi


Mehveş Evin 

Çevreciler, muhalifler ve sivil toplum, nükleere karşı oldukları için “istemezükçü” olarak yaftalanır... Ancak neden karşı oldukları atlanır! Sıkı durun: Akkuyu nükleer santrali için Rosatom’un hazırlattığı  ÇED başvuru dosyası o kadar eksik, yanlış ve gayrı ciddi ki, devletin kurumları bile önemli uyarılarda bulunmuş.
Hatırlatma yapalım: Prosedür gereği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) raporuna dair ilgili kurum ve uzmanların görüşlerine başvuruyor. Masamda duran yaklaşık 200 sayfalık dosyada tüm bu yazışmalar yer alıyor.
Bazı kurumlar, mesela Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, “ilave edilecek bir görüşümüz yok” şeklinde görüş belirtmiş. Yahut Kültür ve Turizm Bakanlığı, bölgenin herhangi bir turizm merkezi sınırının içinde kalmadığını beyan etmiş...
Ancak haricindeki pek çok kurum, rapordaki eksikliklere, yanlışlara dikkat çekmiş. Buna Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Nükleer Enerji Proje Uygulama Dairesi Başkanlığı ve TAEK  (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) dahil!

TAEK’ten kritik sorular
Her şeyden evvel Akkuyu raporu, en önemli sorulara cevap vermiyor. Mesela, bölge halkı ne kadar radyasyona maruz kalacak? Radyasyon ölçümleri nasıl yapılacak? İnanabiliyor musunuz, hiçbiri belli değil! TAEK, raporda bulunmayan fakat yanıtlanması elzem soruları tam altı sayfada sıralamış. Yanıt bekleyen sorular, kısaca şöyle: 
-  Radyasyondan korunma ve nükleer güvenlik nasıl sağlanacak?
-  Nükleer santral için bir acil durum planı var mı?
-  Radyolojik izleme planı var mı? Ölçüm nasıl yapılacak?
-  Tesisin radyoaktif yakıt yönetimi nasıl olacak? Atıklar nasıl (ve nereye) taşınacak, nasıl depolanacak ve en önemlisi, nasıl bertaraf edilecek?
-  Bölge halkı radyasyona ne şekilde maruz kalacak?
-  Bu tesiste kaza olmaması için ne gibi önlemler alındı?
-  Akkuyu’daki “en büyük” kazada ortaya çıkan senaryo nedir?
-  Tesis işletmeden nasıl çıkarılacak? (Not: Bir nükleer santralin ömrü 40 yıldır. Kurulması kadar kapatılması da ciddi bir iştir.)
-  Projenin alternatifleri ne?

Deprem analizi eski
Aslında sadece bu işin 1 numaralı otoritesi olan TAEK’in yukarıdaki maddelerine bakarak, Akkuyu için hazırlanan raporun ne kadar hayati sorulara yanıt vermediğini anlayabilirsiniz... Keşke bununla kalsa!
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, dosyada sunulan bilgilerin jeoloji, hidrojeoloji, ve doğal afet durumları açısından, özellikle tektonik ve tsunami başlıklarında “yetersiz” bulmuş... ODTÜ Jeoloji Mühendisliği’nden Prof. Erdin Bozkurt, dosyada sunulan tüm “depremsellik” bilgilerinin 1990 öncesi raporlara dayandığını belirtiyor. Bu nedenle güncel bir jeolojik çalışma ve fay haritasının çıkarılıp dosyaya eklenmesi gerektiğine işaret etmiş.
Rosatom’un Worley Parsons Nuclear Services ve Dokay Çevre Mühendisliği şirketine hazırlattığı Akkuyu raporu, tam anlamıyla içler acısı. Çevre ve atık yönetimiyle ilgili uzman görüşlerine giremedim, o da yarına...

BU SORULARA YANIT VERİN!
Devletin başvurduğu kurum ve uzmanlarının, Akkuyu ÇED dosyasında yanıt bulamadıkları sorular:
-  Doğal afet planı nedir?
-  Planlanan VVER tipi reaktörler dünyada kullanılıyor mu?
-  Jeolojik etüt raporu neden dosyada yok?
-  Santralin denetlenmesi için gereken, ancak Türkiye’de bulunmayan eğitimli kamu personeli açığı  ne olacak?
-  Santralin işletmesi için gerekli (özel) yakıtın üretimi Rusya’da mı yapılacak?
-  Türkiye’de uranyum zenginleştirme tesisi kurulacak mı?
-  Reaktör, bir saldırı karşısında nasıl korunacak?
-  Nükleer santralin civarında yaşayan halkın sağlık araştırması (kanser vakası gibi) raporda neden yok?

                                                                                                            Mehveş EVİN
                                                                                                            Milliyet Yazarı

5 Ağustos 2012 Pazar

NÜKLEER SANTRAL KARŞITLARI AKKUYUDA EYLEM YAPTI

Büyükeceli Belediyesi önünde toplanan Nükleer karşıtı aktivistler belediye önünden Akkuyu Nükleer santral sahasının kapısına kadar sloganlar atarak yürüdüler. Eyleme son dönemlerin en yoğun katılımı gerçekleşti. Kapı önünde grup sözcüleri, eyleme katılan milletvekilleri ve yöre halkından vatandaşlar Nükleer santralin yapılmasına karşı tepkilerini dile getirdiler, Emeği geçenlere başta Mersin NKP olmak üzere STK' lara, Sendikalara ve Desteğini esirgemeyen her zaman yanımızda olan Millet Vekillerimize, Belediye Başkanlarımıza ve desteğini esirgemeyen siyasi partilere Büyükeceli Nükleer Karşıtları olarak sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.                                         










                                                                                                                                      5 Mayıs 2012

14 Temmuz 2012 Cumartesi

AKKUYU SAHASININ ZEMİNİ NÜKLEER GÜÇ SANTRALİNİN YAPIMINA UYGUNMU?

AKKUYU’DA NÜKLEER SANTRAL MALİYETLERİ NİÇİN ARTTI? ZEMİN ÇOK MU ÇÜRÜK?

Antalya Nükleer Karşıtı Platform olarak, Akkuyu’da Mersin NKP tarafından 7 Temmuz-30 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen Çadırkamp etkinliğine bu yıl da katılarak yine NÜKLEERE HAYIR Diyoruz.
Hükümetin ısrarla ve inatla sürdürdüğü nükleer santral istemi ülkemizi adeta bir maceraya sürükleyecektir ve AKKUYU’DA NÜKLEER SANTRAL OLAMAZ!!! Demiştik Ne yazık ki son gelişmeler ve gelen kötü kokular bunu açıkça ortaya koymaya başlamıştır.
Uzun yıllardır anlatmaya çalıştığımız nükleer santrallerin hem pahalı, hem de tehlikeli olduğu gerçeğini doğrulayacak duyumlar gelmeye başlamıştır.
Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Vladimir İvanovski "Mersin Akkuyu’da inşa edilecek nükleer santralin 20 milyar dolar olarak belirlenen maliyetinin 25 milyar dolara çıkabilecek" sözleri son derece dikkat çekicidir. Bu sözleri Akkuyu NGS A.Ş Genel Müdürü Aleksandr Superfin, düzeltmeye çalışsa da konu net olarak anlaşılmıştır.
Acaba maliyetler neden artmıştır???????
Edindiğimiz bilgilere göreı maliyetlerin jeolojik yapının çürük olmasından da kaynaklanmış olabileceği konusunda tahminler gelmektedir.
Akkkuyu’ya yapılacak 4 reaktörün ayaklarının kurulacağın yerler için, geçen yıl mart ayında başlayan sondaj çalışmalarında, zeminin çok çürük olduğuna dair duyumlarımız gittikçe güçlenmekte ve buna benzer bilgiler hızla artmaktadır. Deniz seviyesinden 120 metreye kadar inen sondaj çalışmalarında 76 ila 120 milimetrelik çaplarda sondajlar yapıldığı duyumları vardır.
Yapılan sondajlarda, zemin sağlam olmadığı için, güçlendirme çalışmaları denen injeksiyon işlemi(çimento doldurma işlemi) yapıldığı bilgileri gelmektedir.
Buradan da anlaşılacağı üzere, hem sağlam olmayan zemine nükleer santral yapılacak, hem de sağlam olmayan zemine yapılacak santralde maliyetler hızla artacak, hem de ülkemizi çok büyük tehlikelere atacaklardır.
Enerji Bakanının TBMM yaptığı iki ayrı konuşmada “burayı sadece enerji için yapmıyoruz” açıklaması Türkiye’nin uranyum zenginleştirme mi yapacak sorusunu da akla getirmekte ve ülkemizi içine atacakları tehlikenin daha da büyük olduğu iyice ortaya çıkmaktadır.
Bizleri içine atacakları tehlikenin boyutunu ne yazık ki Fukişima ve Çernobil’de çok yakından ibretle izledik.
Daha ilk yıl içinde % 20 zam gören bir nükleer santralin üreteceği elektriğin de ne kadar pahalı olacağı ortadadır. Ayrıca bu maliyetlerin içerisinde toplumsal ve doğal değerlerin maliyetleri de dahil değildir.
Durumdan anlaşılacağı üzere Türkiye’nin çarçur edecek doğası olmadığı gibi çarçur edecek parası da yoktur.
Enerji gereksinimini karşılamak üzere alternatif enerjilere yatırımım yapılması ve Antalya’ya kuş uçumu 300 km.lik mesafede tarım sektörümüzü ve turizm sektörünü zarar göreceği zararları engellemek mümkündür.
Nükleer santralin yapılması durumunda günde 20 milyar metreküp radyasyon bulaşmış kaynar suyun Akdeniz’e döküleceğini hesap edersek, denizin dalga hareketiyle tüm radyasyonu Antalya kıyılarına getirmesi kaçınılmazı olacak, Antalya kıyılarındaki turizm sektörü iflas edecektir.
Bizler tüm bu nedenlerden dolay Mersin ve Antalya’nın nükleere karşı birlikte mücadele vermesinin önemine inanarak AKKUYU ÇADIRKAMPTA BİRARADAYIZ VE SANTRALİN KURULMASINA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ!!!

ANTALYA NÜKLEER KARŞITI PLATFORM
Adına Sözcü Hediye Gündüz

14 Mayıs 2012 Pazartesi

KALE:RUSLARLA ANLAŞMA YOK

Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli Beldesi Belediye Başkanı Mehmet Kale, beldelerine nükleer santral yapacak olan NGS A.Ş yetkililerinin düzenlediği toplantıdan sonra Ruslarla anlaştığı yönündeki iddiaları yalanlayarak dün olduğu gibi bugün de Akkuyu’da Nükleer Güç Santrali yapılmasına karşı çıktığını söyledi.
Büyükeceli Beldesi Belediye Başkanı Mehmet Kale, gazetemize yaptığı açıklamada; nükleer santralin yapımını üstlenen firmanın belediyelerine kepçe aldığı yönündeki iddiaları ve parti değiştirdiğine ilişkin çıkan bazı haberleri sert bir dille yalanladı.
“RUSLARIN TEK KURUŞU NE CEBİMİZE NE DE BELEDİYEMİZE GİRDİ”
Ruslarla yapılan toplantının ardından NGS A.Ş. tarafından belediyeye kepçe alındığı yönündeki iddiaları yalanlayan Kale, “NGS A.Ş yetkililerinin düzenlediği toplantıdan sonra şirketin belediyeye kepçe aldığı yönündeki iddialar tamamen asılsız. Bizim belediyemize Rusların herhangi bir katkısı yoktur olamaz da. Rusların tek kuruşu ne cebimize ne de belediyemize girmiş değil. Biz satılık mıyız ki Ruslar bizi ikna etme karşılığında belediyeye kepçe alsın. Bizi satın alacak para daha icat edilmedi” dedi. Başından beri hem kendisi hem de partisi hakkında yalan yanlış şeyler yazıldığını ileri süren Kale, “MHP’den ayrılıp AK Parti’ye geçeceğim yönünde haberler çıktı. Bunların hiçbir doğru değil. Partimi ve beni yıpratmak için bu tür haberler çıkıyor. Ben MHP’liyim ve partimin neferiyim. Herkes şunu bilsin ki ben siyaseti bırakırım ama yine de MHP’yi bırakmam” diye konuştu.
“NÜKLEERE DEĞİL AMA YERİNE KARŞIYIM”
Sürecin başından beri Akkuyu Nükleer Güç Santraline karşı olduğunu ve senelerce bunu dile getirdiğini belirten Kale, “Babasının ve atalarının mezarının bulunduğu bir yerde hangi insan nükleer gibi bir felaketi ister” dedi. NGS A.Ş yetkililerinin düzenlediği toplantıda da beldelerinde nükleer santral yapımına karşı olduklarını kendilerine de söylediğini vurgulayan Kale, “Devletimizin büyükleri buraya nükleer santralin yapılmasına karar vermişler ve sonuçta belde halkının isteklerine kulak tıkamış bir hükümet var. Bu nedenle sonuçta bu nükleer buraya kurulacak ama biz son ana kadar bunu engellemek için elimizden geleni yapacağız” diye konuştu. Nükleer teknolojiye karşı olmadığının altını çizen Kale, tek karşı çıktığı konunun nükleer santralin bölgelerine yapılıyor olması olduğunu vurguladı. Büyükeceli’de hiçbir şekilde nükleer santral istemediklerini ifade eden Kale, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Nükleer santral için yapılacak yatırım yerine turizm için yatırım yapılmasını istiyoruz. Buraya turizm yapılması gerekirken Nükleer Santral yapılmasına Büyükeceli halkı olarak, Büyükeceli Belediye Başkanı ve Meclis Üyeleri olarak hep karşıyız. Nükleer santral yerine buraların turizme açılmasını istiyoruz. Burası Ülkemizin en güzel 6 koyunu kapsamaktadır Burada 6 Koya turizm yapıldığı zaman buraya nükleer santralden daha fazla bir milli gelir aktarılacağından eminim.Burayı bana verirlerse ben buraya turizmden devlete daha büyük bir katkı sağlarım.”
Başkan Kale son olarak bugün Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş. tarafından yapılması planlanan Akkuyu Nükleer Güç Santralı Projesine ilişkin ÇED sürecine halkın katılması toplantısının sağlıklı geçmesi için halka ve nükleer karşıtlarına sağduyu çağrısında bulundu.

8 Mayıs 2012 Salı

Akkuyu Nükleer Santrali İçin Yapılan Planı Mahkeme Durdurdu, Peki Şimdi Ne Olacak! Ya Da Ne Olmalı?


Salı, 08 Mayıs 2012
Nükleer Santral Projesi hızlı bir biçimde hükümetin gündemine girince, önce yönetmelikle Nükleer Santral süreci kotarılmaya çalışıldı. Danıştay bu süreci hukuka aykırı bulunca, hükümet bu kez de Uluslararası bir anlaşma yoluyla nükleer santral kurmaya kalktı. Uluslararası anlaşma yolunun seçilmesinin  amacı, nükleer santral sürecinin yargısal denetime tabi tutulmasını engellemekti. Ancak, Rusya ile yapılan anlaşma uyarınca da santral yapımı için gerekli olan her türlü izin Türkiye hukukuna göre alınacaktı. Bu doğrultuda santralin kurulabilmesi  için Mersin Karaman Planı’na nükleer santral projesinin işlenmesi zarureti doğdu. Plan kararı,  nükleer santralin yer seçimini gösteren  bir hukuki belge niteliği taşır. Plana nükleer santralin yeri işaretlenmeden, bu yerle ilgili strateji belgeleri, gelişme yöneltileri belirlenmeden, bu santralle ilgili ÇED süreci de başlatılamayacaktı. Çünkü, önce santralin yerini, etkilenme alanını, plan kararlarıyla uyumunu  gösteren bir hukuki belge, bu anlamda plan olmalı, daha sonra bu santralin olası risklerini ve bu risklerin önlemelerini gösterir bir ÇED raporu üretilmeli idi.

Çevre ve Orman Bakanlığı, Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü 03/09/2009 tarihinde  Mersin-Karaman Planlama Bölgesi 1/100 000 Ölçekli Çevre Düzeni Planını onaylamıştı. Mersin- Karaman Planlama Bölgesi 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Planında ve Plan Hükümlerinde yapılan değişikliklere ilişkin “Mersin-Karaman Planlama Bölgesi 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Plan Değişikliği ( P31 Nolu Plan Paftası, Lejande Paftası Plan Hükümleri ve Plan Açıklama Raporu) ( Değişiklik No: 3 ) “4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 2(h) maddesi, 10 (ç) maddesi ve 5491/ 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9 (b) maddesi ve Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin 9. Maddesi uyarınca Genel Müdürlük Makamı’nın 10/03/2011 tarihli ve 446 sayılı Olur’una istinaden onaylandığı ve 24.3.2011’de askıya çıkarıldığı duyuruldu. Bu plan değişikliği ile nükleer santral projesi plana işlendi. Dava konusu edilen plan 24.4.2011 tarihinde askıdan indirilmişti. Askıdan indirildiği tarihten itibaren 60 gün içinde Ekoloji Kolektifi, TMMOB gibi pek çok ekoloji örgütü, meslek odası, sendika ve kitle örgütü tarafından davalar açıldı.

Danıştay 6. Dairesi tarafından görülen bu davalarda davacılar, Mersin Karaman Planlama Bölgesi 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Plan Değişikliği ile Mersin Akkuyu’da nükleer santral alanının planda tanımlanmasına  karşı dava açtılar. Değişiklik yapılan planın açıklamalar raporunda “T.C. Hükümeti ile Rusya Federasyonu arasında 12.05.2010 imzalanan ve TBMM'de 15.07.2010 tarihinde onaylanarak 06.10.2010 tarih ve 27721 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan   "Akkuyu Sahasında Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliği Anlaşması"na konu olan Büyükeceli Beldesine bağlı Akkuyu’ da "Nükleer Güç Santrali" alanı tanımlanmıştır.” İbaresi eklenmişti.

Danıştay Plan Değişikliğini Durdurdu


Danıştay’da görülen davada mahkeme öncelikli olarak, Karaman ve Mersin illerinin kalkınmışlık düzeylerinin farklı olduğunu, yapılan plan değişikliğinin planlama ilkelerine, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına aykırı olduğu gerekçesiyle planın yürütmesini durdurdu. Bu kararı 2012 Mayıs ayının ilk haftasında tebliğ aldık. Danıştay kararında, ülkemizin sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel zenginliğin korunarak kalkınma planları ve varsa bölge planları temel alınarak, ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünülmesine imkan veren, genel arazi kullanım kararlarıyla bunlara ilişkin strateji ve politikaları oluşturmak ve çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar planlarına esas teşkil etmek üzere yüzbin ölçekli çevre düzeni planlarının havza  veya bölge bazında hazırlanması gerektiğini belirterek, planlama bölgesini kapsayan Mersin ve Karaman illerinin ise coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel nitelikler açısından benzerlik göstermediğini, DPT tarafından belirlenmiş olan aynı  istatistiki bölgede yer almadığını, planlama havzasının aynı su havzasında bulunmadığını vurguladı.

Plan Değişikliği Çevre Odaklı Değil


Danıştay’ın, nükleer santral alanının plana işlenmesine ilişkin plan değişikliğine karşı açılan davada verdiği yürütmeyi durdurma kararının gerekçesinde,  planın vizyonunun, amacının, hedefinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve politikalarının açıklandığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların yapıldığı bir plan raporu ve açıklama raporunun da bulunmadığı, kısıtlı düzenlemeler yapıldığı; çevre odaklı değil, çevresel etkiler konusunda duyarlılığın tespit edilmeye çalışıldığı bir plan olduğu nitelemesine de yer verildi. Danıştay Mersin Karaman Planıyla ilgili açılan bir diğer davada da bilirkişi raporuna dayanarak, planın tamamının yürütmesini durdurmuştu. Benzer gerekçelerle, nükleer santral alanının belirlenmesine ilişkin plan değişikliğinin yürütmesinin durdurulması ardından, Rusya ile imzalanan Akkuyu Sahasında Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliği Anlaşması’nın nasıl uygulanacağı sorunu gündeme geldi. Nükleer santral alanına ilişkin planın yürütmesinin durdurulması ardından, davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, kararı tebliğ aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde kararı uygulamak zorunda.

Akkuyu Nükleer Santral alanını planlayan Mersin Karaman Planı’nın yürütmesinin durdurulmasının sürece ne tür bir etkisi olacağı ise oldukça önemlidir. Bakanlık öncelikli olarak hem mahkeme kararını uygulamak hem de Rusya ile yapılan anlaşma şartlarına uygun davranmak zorundadır. Bu yönüyle de Anlaşma’nın sonuçlarını doğurabilmesi için Türkiye hukukuna uygun olarak hareket edilmesi gerekiyor. Rusya ile yapılan anlaşmaya göre, anlaşmanın “Türk ulusal kanunları, düzenlemeleri ile uyumlu olarak” uygulanacağı; anlaşma'nın yürürlüğe giriş tarihinden itibaren bir yıl içinde NGS inşasının başlaması için gerekli tüm belgeler, izinler, lisanslar, rızalar ve onayları almak için gerektiği şekilde başvurunun yapılması gerektiği, belirtilmiştir. Bu durumda iç hukuk kuralları ve yargı kararları tam olarak uygulanmak zorundadır. Mahkeme kararına göre, Mersin ve Karaman illeri birlikte planlanamaz. Bu durumda davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Mersin ve veya Adana illerine münhasır yüzbin ölçekli planları baştan yapması gerekecektir. Bu planları da mahkemenin gerekçesinde belirtilen bilirkişi raporundaki gerekçelere uygun olarak yapmak zorundadır.

Atıkların Bertarafı Düzenlenmeden Plan Hukuka Aykırı Olacaktır

Mahkeme kararında planın kalkınma planlarına uyumlu olmadığının altı çizilmiştir. 9. Kalkınma Planına bakıldığı zaman enerji ile ilgili özel olarak da nükleer santrallerle ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Plan değişikliğine esas olacak bu Kalkınma Planı’na göre, “(...) Nükleer santral yapımına başlanmadan önce serbest piyasayla maksimum uyum gözetilerek, atıkların saklanması, tasfiyesi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi hususlarına yönelik detaylı plan ve programlar yapılacaktır”  denilmektedir.  Ancak, plan açıklama raporundan anlaşılacağı üzere nükleer enerji üretildikten sonra ortaya çıkacak atıkların bertarafı ile ilgili bir rapor, gerekçe bulunmamaktadır. Bu durum da mahkeme tarafından gözetilmiştir.

Bu bağlamda da Bakanlığı’ın mahkeme gerekçesine uygun  yeni bir yüzbinlik plan yapmaması, Anlaşma şartlarını bu proje için kurulan şirketin gerçekleştiremeyeceği anlamına gelir. Çünkü Nükleer Proje için kurulan şirket, Anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarih olan 27 Aralık 2010 tarihinde itibaren bir yıl içinde  izinler için başvurması gerekiyor. Ama bu izin başvuruları için hukuki alt yapı yok, çünkü plan yok. İzin, lisans ve belgelerle ilgili şirketin başvuru süresi 27 Aralık 2011 tarihinde sona ermiş durumda. Bu nedenle Rusya veya Türkiye projeyle ilgili Anlaşmayı tek taraflı olarak, bir yıl önce bildirimde bulunmak koşuluyla, her an fesh edebilir.

Nükleer ÇED Süreci Ne Olacak?

Diğer yandan da bir nükleer santral projesiyle ilgili anlaşma uyarınca bir ÇED süreci devam ediyor. Proje Şirketinin (Akkuyu Nükleer Güç Santrali Elektrik Üretim A.Ş.) 13 Aralık 2010 tarihinde kurulduğu ve tescil edildiği basın yoluyla duyuruldu.  Akkuyu NGS Elektrik Üretim A. Ş. Tarafından 2 Aralık 2011 tarihinde ÇED Başvuru Dosyasının sunulduğu; ÇED Yönetmeliğinin 8. Maddesi kapsamında ÇED sürecinin başlatıldığı biliniyor. Ancak, ÇED sürecinin devam edebilmesi için, Çevre ve İmar Mevzuatı uyarınca proje alanının plan üzerinde gösterilmesi gerekiyor. Ancak, bu planın yürütmesi durduruldu. Bu nedenle de ÇED sürecinin de Bakanlık tarafından durdurulması, mahkeme kararının gereğidir. Bu süreci durdurmayan Bakanlık açıkça Anlaşma şartlarına ve yargı kararlarına aykırı hareket etmiş olacaktır.

Akkuyu NGS Prejesi ÇED Başvuru dosyasına göre, Ağustos 2012’ye kadar tüm belgelerin toplanacağı belirtiliyor. Ancak, mahkemenin bu kararından sonra bu tarihlerin tutturulması çok zor görünüyor. Olağanüstü hal hukuku işletilmezse, ÇED başvuru dosyasındaki sürelere uyulmadığından dolayı da ÇED başvuru dosyasının Bakanlık tarafından ilgili şirkete iade edilmesi gerekir. Eğer bu iç hukuk kurallarına uyulmazsa süreç AİHM’e kadar taşınır. Önümüzdeki 30 gün oldukça önemli. Yargı kararının uygulanıp uygulanmayacağı, Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olup olmadığı tartışmalarına da son noktayı koyacaktır.
Fevzi Özlüer 
Ekoloji Kolektifi

 

3 Mayıs 2012 Perşembe

Akkuyu Bölgesinde Deprem

MERSİN’in Silifke İlçesi’ne bağlı Yeşilovacık Beldesi açıklarında Richter ölçeğine göre 4 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Akkuyuyuya kuş uçumu 6-7 km deprem çevre ilçelerde de hissedildi. Akkuyu bölgesinin deprem kuşağında olmadığını idda edenler bu uyarıyı dikkate alıp Akkuyu ya yapılacak Nükleer Güç Santralinden acilen vazgeçmelidir.

14 Nisan 2012 Cumartesi

Akkuyu Nükleer Santrali "Yargı"ya Taşındı

Akkuyu Nükleer Santrali "Yargı"ya Taşındı
Akkuyu Nükleer Santrali "Yargı"ya Taşındı başlıklı ve Mersin"in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli beldesine yapım kararı alınan; "Akkuyu Nükleer Santrali" ile ilgili çalışmalar, Adana"da bir grup çevreci tarafından yargıya taşındı. özetli haberi okudunuz.

Mersin"in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli beldesine yapım kararı alınan; "Akkuyu Nükleer Santrali" ile ilgili çalışmalar, Adana"da bir grup çevreci tarafından yargıya taşındı.
Mersin'in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli beldesine yapım kararı alınan; 'Akkuyu Nükleer Santrali' ile ilgili çalışmalar, Adana'da bir grup çevreci tarafından yargıya taşındı.

Adana Adliye Sarayı önünde bir araya gelen çevreciler, burada üzerinde; 'Nükleere İnat Yaşasın Hayat' ifadesinin yer aldığı bir pankart açarak, 'Nükleer Santral İstemiyoruz' şeklinde sloganlar attı. Burada eylemciler adına konuşan Eğitim-Sen Adana Şube Çevre Çalışma Birimi Sözcüsü Münir Korkmaz, Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santralin dünyada herhangi bir örneği bulunmadığını ifade ederek, "Ülkemiz açısından bu son derece trajikomik bir durum değil mi? Aynı Rus devlet şirketinin, zamanında Çernobil Nükleer Santrali'ni de yapmış olduğunu biliyoruz. Nükleer teknolojinin hiçbir çeşidinin güvenli olmadığı Japonya'da acı bir şekilde ortaya çıkmışken, Akkuyu'nun Rus deney tahtası olmasına karar vermek; bilerek ve planlayarak cinayete teşebbüs suçunu işlemekten farksız" dedi.



"JAPONYA'DAKİ DEPREM AKKUYU İÇİN BİR UYARIDIR"

Çernobil ve Fukuşima nükleer santral felaketlerinin ardından, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere bütün ülkelerin nükleer santrallerden adeta kaçtığı yorumunda bulunan Korkmaz, İsviçre'nin var olan birkaç nükleer santrali yakın zamanda sökme kararı alırken, Almanya'nın da 2022 yılında bütün nükleer santrallerini durdurma kararı aldığını hatırlattı. 'Akkuyu Nükleer Santrali'nin, Ecemiş Fay Hattı'nın 25-30 kilometre uzaklığında yer aldığına işaret eden Korkmaz, deprem kuşağında olan bu bölgeye nükleer santral kurulamayacağına dair bugüne kadar yapılan uyarıların dikkate alınmadığını belirtti. Korkmaz, "Ancak Japonya'da 8.9 büyüklüğündeki bir depremin ardından yaşanmakta olan nükleer felaket, Akkuyu'da kurulmak istenen nükleer santral inadından vazgeçilmesi konusunda bir uyarıdır. Akkuyu için bundan 35 yıl önce alınmış olan yer lisansısın da güncellenmesi söz konusu değil. 35 yıl içindeki değişimleri hesaba katmayan bir yer lisansının kabulü mümkün değil. Nükleer santral modern değil, çöp teknolojidir. Ucuz değil, pahalıdır. Güvenli olmadığı gibi son derece tehlikeli" ifadesini kullandı.



Konuşmaların ardından eyleme katılan çevreciler, 'Akkuyu Nükleer Santrali' ile ilgili olarak savcılığa suç duyurusunda bulunmak için Adalet Sarayı'na girdi.

9 Nisan 2012 Pazartesi

DÜNYA NÜKLEER SANTRALDEN VAZGEÇİYOR,TÜRKİYE NÜKLEER SANTRAL KURMAYA ÇALIŞIYOR

Kanada ve Amerikada 1978, Almanya’da 1982 yılından bu yana nükleer santral siparişi yok.
-Fransa 1997 Yılından itibaren 2010 yılına kadar nükleer programını askıya aldı
-Avusturya yapımı 1978 yılında biten Zwentendorf Nükleer santralini referandum sonucu hiç
çalıştırmadan kapattı
-Filipinler’de Batan Nükleer santrali yapılan binlerce mühendislik hatası ve güvenlik
nedeniyle işletmeye alınmadı
-Brezilya yapımı bitmekte olan ikinci santralinden ve 1.1 milyar dolar harcadığı üçüncü
nükleer santralinden vazgeçti
-İsveç, 1980 yılında yapılan referandum sonucunda 2010 yılında elektriğin yüzde 46’sını elde
ettiği tüm nükleer santrallerini kapatma kararı aldı
-İtalya kasım 1987’de yapılan referandum sonucu nükleer enerji santrallerinden vazgeçti ve
yüzde 70 bitmiş olan Montalto di Castro dahil 4 nükleer santralini kapattı
-Almanya 1991’de bitirilen SNR-300 Kalkar santralini ve Hanau MOX tesisini hiç işletmeden
kapattı
-İspanya 1984 yılında yüzde 92’si bitirilen Lemoniz 1-2 ve Valdecaballeros 1-2 santrallerini
kapattı
-ABD 1984 yılında bitmiş olan Shoreham santralini işletmeye almadan kapattı
-Danimarka, Yunanistan, İrlanda, Lüksemburg, Avusturya ve Portekiz enerji üretimleri için
nükleer teknolojiyi kullanmıyorlar
Japonya fukuşima dan  sonra tüm nükleer santrallerini kapattı.
* Neden Nükleer Santrallere hayır/ Arif Künar- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası
NÜKLEER SANTRAL KAZALARI
“Bugüne kadar bilebildiğimiz nükleer santral kazalarının bir bölümü. Çernobil’e kadar olan
400 kazanın daha gizlendiği ortaya çıkarılmıştır.”
1952 NRX Chalk River/Kanada Deneme Reaktörü Çekirdek Erimesi, İnfilak.
1955 EBR 1, Idaho Faals/ABD Hızlı Üretken Deneme Reak. Kısmi Çekirdek Erimesi.
1957 Rock Flats /Colorado/ABD Reaktörde Patlama.
1957* Windscale-1/İngiltere Askeri Amaçlı Reaktör Yangın, 1.5*1015 Bg
Radyasyon Kaçağı.
1958 Urallar bölgesi/SSCB Nükleer Kaza.
1958 Vinca/Yugoslavya Deneme Reaktörü. Çekirdeğin Aşırı Isınması.
6 Bilim Adamı Radyasyona Maruz Kaldı, 1’i Öldü.
1961 SL 1, Idaho Falls/ABD Askeri Deneme Reak. Patlama. 3 İşçi Öldü.
1966 Enrico Fermi /ABD Hızlı Üretken, Deneme Reaktörü. Çekirdek Erimesi.
1969 St. Laurent/Fransa 400 MW Gaz Soğutmalı R. Kısmi Çekirdek Erimesi.
1972 Wuergassen/Almanya 640 MW Kaynar Sulu Reaktör. Bir Yüksek Basınç
Sübapının Çalışmaması, Radyoaktif Buhar Kaçağı. (1050 ton).
1975 Tsuruga-1/Japonya 340 MW Kaynar Su Reaktörü. Bir Boru Hattında Sızıntı,
37 İşçi Radyasyona Maruz Kaldı.
1975 Leningrad-1/ SSCB 380 MW Basınçlı Su Soğutmalı R. Kısmi Çekirdek
Erimesi, 5.5*1016 Bg Radyasyon Sızıntısı.
1977 Bohunice A-1/Slovakya 100 MW Gaz Soğutmalı Reaktör. Çekirdeğin Aşırı
Isınması 4*1012 Bg Radyasyon Sızıntısı.
1978 Brunsbüttel/Almanya 770 MW Kaynar Su Reaktörü. Bir Buhar Hattının
Kopması. 1.5*1014 Bg Radyasyon Sızıntısı.
1979 Three Miles Island/USA 880 MW Basınçlı Su Reak. Çekirdek Erimesi, 5*1017 Bg
Asil Gaz ve 6*1011 Bg Iyot-131 Kaçağı.
1981 Tsuruga/Japonya Nükleer Santral Kazası.
1983 Ra-2 Buenes Aires Araştırma Reaktörü Kazası.
1986 Çernobil 4/Ukrayna 1000 MW Basınçlı Su Soğutmalı Grafit Reak. Güç
Patlama, Yangın. Yakıtın % 70’i Dünyaya Yayıldı.
1986 Hamm Federal Almanya Nükleer Reaktör Kazası.
1987 Trawsfynydd/İngiltere 200 MW Gaz Soğutmalı Reaktör Türbin Bölmesinde
Gaz Patlaması.
1989 İstanbul Çekmece Araştırma Reaktörü Yangın (1.5 Saatte Söndürüldü.)
1989 Vandellos-1/İspanya 480 MW Gaz Soğutmalı Reaktör. Yangın.
1991 Mihama-2 Japonya 500 MW Basınçlı Su Reaktörü. Bir Boru Hattının
Kopması Radyoaktif Buhar Kaçağı.
1992 Sosnowy Bor/Rusya 1000 MW Basınçlı Su Soğutmalı Reaktör Bir Yakıt
Elemanı Kanalının Kopması, 1010 Bg Kaçak.
1995 Monju Hızlı Üretken Reaktör Kazası/Japonya.
1995 Tsuruga/Japonya Soğutma Sisteminden Kaynaklanan Sızıntı.
1997 Tsuruga/Japonya Reaktörde Çalışan 35 İşçi Radyasyona Maruz Kaldı.
1997 Tokaimura/Japonya 2000 Çelik Varil İçinde Bekletilen Atıklarda Sızıntı
Meydana Geldi.
1997 Tokyo/Japonya Uranyum Zenginleştirme Laboratuarında Yangın Çıktı.
1997 Tokyo/Japonya Tokyo Elektrik Firmasına Ait Bir Başka Reaktörde
Radyasyon Sızıntısı Meydana Geldi.
1998 Tokyo/Japonya Reaktör, Soğutma Pompasının Bozulması Sonucunda
Kapatıldı.
1999 Tokaimura/Japonya Radyasyon Sızıntısı Meydana Geldi. 49 İşçi Yüksek
Radyasyona Maruz Kaldı. 310 Bin Kişi Evlerinden Dışarı Çıkarılmadı.
1999 Wolsung/G. Kore 22 İşçi Yüksek Radyasyona Maruz Kaldı.                                                         2011 Japonya Fukuşima nükleer santrallerinde meydana gelen kaza ise dünyanın yaşadığı en büyük felaketlerden biri olmuştur, Felaketin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen 2 numaralı reaktör binasına hala girilememektedir. Binlerce insan radyasyona maruz kalmıştır. 100 binlerce insan evlerinde  yurtlarından uzaklaşarak göç etmiştir.

29 Mart 2012 Perşembe

ÇED sürecine halkın katılımını sağlanamadı ve halk bilgilendirilemedi


Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan,Akkuyu Nükleer Güç Santrali toplantısına çağrı
Türkiye’nin ilk nükleer santralinin kurulacağı Mersin’in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli beldesinde halk bilgilendirme toplantısı 29 Mart’ta yapılacak. Proje için kapsam ve özel format belirleme toplantısı ise 3 Nisan’da Ankara’da gerçekleştirilecek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu toplantı öncesinde 10 ayrı bakanlığa bağlı kurumlardan ve üniversitelerden görüş istedi. Bakanlık, yöre belediyelerinden sadece Büyükeceli Belediyesi’ne çağrıda bulundu. Türkiye ile Rusya arasındaki anlaşma uyarınca inşa edilecek Akkuyu Nükleer Güç Santrali’yle ilgili ÇED başvuru dosyası, 23 Şubat 2012 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından askıya çıkarılmıştı. Bakanlık, ‘ÇED sürecine halkın katılımını sağlamak, ...halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak’ amacıyla düzenlenecek halk bilgilendirme toplantısının da 29 Mart’ta Büyükeceli beldesinde yapılacağını duyurdu. Bakanlık, proje için kapsam ve özel format belirleme toplantısı için de çağrıda bulundu. Buna göre söz konusu toplantı, 3 Nisan günü saat 10.00’da bakanlığın Ankara Macunköy’deki sosyal tesislerinde yapılacak. Bakanlık, toplantı için Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Orman Su İşleri Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ilgili müsteşarlık ve genel müdürlüklerine çağrıda bulundu. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi’ne toplantıya katılım çağrısı yapan bakanlık, santralin kurulacağı yöredeki belediyelerden sadece Büyükeceli Belediyesi’ne çağrıda bulundu. Bakanlık yazısında, adı geçen kurumların toplantıya temsilci gönderilmesi istendi, temsilci gönderilememesi durumunda projeyle ilgili görüş yazısının iletilmesi istendi. Her iki toplantının tamamlanmasının ardından Akkuyu NGS A.Ş ÇED dosyasını bakanlığa sunacak. Bu raporun görüş ve itiraz için askıya çıkarılmasının ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı nihai ÇED raporuna olumlu ya da olumsuz görüş verecek. Eğer 29 Mart’ta halk bilgilendirme toplantısı yapılamazsa ÇED süreci duracak ve işlemler başa dönerek yapılmak zorunda kalınacak. Bakanlık, nihai kararını halk bilgilendirme toplantısı olmadan veremeyecek.

Büyükeceli Belediyesi Düğün Salonunda Akkuyu NGS şirketinin yapacağı halkı bilgilendirme toplantısından;
AKKUYU NGS ŞİRKETİ "TUTANAK TUTMADAN" TOPLANTIYI TERK ETMİŞTİR !!!
Başta Mersin NKP olmak üzere emeği geçenlere Teşekkürler...


 

28 Mart 2012 Çarşamba

Bulgaristan Başbakanı Borisov, Belene nükleer santrali için Ruslarla yaptığı anlaşmayı iptal edebileceğini açıkladı.

Bulgaristan Başbakanı Borisov, Belene nükleer santrali için Ruslarla yaptığı anlaşmayı iptal edebileceğini açıkladı.

Bulgaristan Başbakan Boiko Borisov, Belene nükleer santrali için Ruslarla yaptığı anlaşmayı iptal edebileceğini açıkladı. Nedeni ise, ülkenin enerji konusunda Rusya'ya bağımlı olacağı endişesi.

Bulgaristan Başbakanı Boiko Borisov, Rusya ile imzaladıkları nükleer anlaşmayı, Bulgaristan'ın enerji bağımsızlığına bir tehdit oluşturduğu gerekçesiyle iptal edebileceklerini açıkladı. Bulgaristan, Belene nükleer santralinin inşası için Rusya ile 2006 yılında anlaşma imzalamıştı.

Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Cenk Levi konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Rusya Hükümeti kendi toprakları dışında bulunan komşu ülkelere nükleer santral inşa etme, işletme ve bu ülkeleri enerji konusunda kendine bağımlı yapmaya çalışıyor. Rusya Hükümeti dış politikada kaybettiği prestijini ve gücünü, enerji politikalarıyla dengeleme çabasında. Türkiye, Avrupa'nın en yüksek büyüme oranına sahip ülke ve bu büyümeyi devam ettirebilmesi için istikrarlı enerji politikalarına ihtiyacı var. Rusya'ya olan doğal gaz bağımlılığı, ithal kömür ve dalgalanan fiyatlar büyümenin önünde engel. Türkiye sürdürülebilir kalkınma politikaları, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yatırımlarıyla hem büyümesini güvence altına alabilir hem de iklim değişikliği ile mücadelede ciddi adımlar atmış olur" dedi.

Bulgaristan'la Rusya arasında imzalanan nükleer anlaşmaya göre, inşaatı yapacak olan şirket, Türkiye'de Akkuyu'ya nükleer santral yapımı için anlaşılan şirketle aynı: Rosatom (Atomstroyexport).

2011 yılının Eylül ayında Wikileaks'e en son sızan bilgilere göre, Türkiye'de kurulması planlanan nükleer santrali inşa edecek Rosatom firmasının yeterli altyapısı yok ve Türkiye bu santralle Rusya'ya daha bağımlı hale gelecek.

ROSATOM SON GÜNLERDE BÜYÜK BİR SKANDALLA DA GÜNDEMDE

Rosatom'a ait Zio-Podolsk şirketi, yolsuzlukla ve nükleer reaktörler için adi malzeme satmakla suçluyor. Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB)

tarafından yürütülen soruşturmada, Zio-Poldolsk şirketinin satın alma departmanı müdürü, makina yapım tesisi için düşük kalitede hammadde satın almak ve geriye kalan parayı ise zimmetine geçirmekle suçlandı. Şirketin satın alma müdürü Sergei Shutov bu nedenle tutuklandı.

Greenpeace'ten Akkuyu'ya Yasal İtiraz

Greenpeace'ten Akkuyu'ya Yasal İtiraz

Greenpeace, Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santral projesi için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) dosyasına yasal itirazını sundu. İtirazda, ÇED dosyasının hukuka aykırı olduğu savunuldu.
- Greenpeace, Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santral projesi için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) dosyasına yasal itirazını sundu. İtirazda, ÇED dosyasının hukuka aykırı olduğu savunuldu.
Greenpeace, Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Başvuru Dosyası'nın Rosatom'a iade edilmesi için ÇED dairesine yasal başvuru yaptı. İtirazın nedeni, santrali kurması planlanan Rosatom firmasının hazırladığı dosyanın yasal gereklilikleri karşılamaması ve içeriğinin yetersiz olduğu iddiaları.
LEVİ: SÜREÇ BİR AN ÖNCE İPTAL EDİLMELİDİR
Akkuyu nükleer santrali için hazırlanan ÇED raporunun ciddiyetten uzak olduğunu savunan Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Cenk Levi, "Akkuyu ÇED Başvuru Dosyası, bizzat Bakanlık tarafından hazırlanan Rehber'de belirtilen içerikten yoksun. Bu belge son derece önemli konularda hiçbir bilgi ve belge içermiyor ve bu haliyle de ÇED sürecinin başlatılması için yeterli değil. Kaldı ki Mersin'de halkın yüzde 70'i nükleer santral istemiyor. Böyle bir durumda halkın katılımından söz etmek
mümkün değil. Bu hukuksuz ÇED süreci bir an önce iptal edilmelidir" dedi.
HUKUKİ İTİRAZIN GEREKÇELERİ
Greenpeace'in ÇED Başvuru Dosyası'na yaptığı hukuki itirazın gerekçeleri ise şöyle sıralandı:
- Çevre Bakanlığı tarafından, çevresel etki değerlendirme dosyaları için rehberler oluşturulmuş durumda. Bu rehberler arasında nükleer enerji santralleri ile ilgili rehber de bulunuyor. Bu rehberde, "ÇED Başvuru Dosyası"nın neleri içermesi gerektiği açık bir şekilde ele alınıyor. Ancak Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi ÇED Başvuru dosyasında bu rehberde sözü edilen konuların pek çoğu yer almıyor.
- Rehber'e göre, "Teknoloji Alternatifleri"nin başvuru dosyasında yer alması gerekiyor. Ancak başvuru dosyasında farklı reaktör tipleri üzerinden bir değerlendirme yok. Bu konu tamamıyla es geçiliyor ve neden bu reaktör tipinin "uygun bulunduğu" anlaşılmıyor.
- Rehber'de yer verilen 'eylemsizlik', yani projenin gerçekleşmemesi ihtimali Akkuyu başvuru dosyasında yer almıyor. Bu maddeye göre, Nükleer enerji santralinin gerekli olup olmadığının değerlendirilmesi için enerji tasarruf ve yönetim önlemlerinin uygulanması ve enerji verimliliğinin arttırılması için kullanılabilecek yöntemler araştırılmalıdır. Ancak Akkuyu ÇED Başvuru dosyasında, bu konu başlığı yok. Başvuru dosyasında, tesisin "gerekli" görüldüğü ifade ediliyor ancak. neden gerekli görüldüğü bilimsel
bir çalışma şeklinde ortaya koyulmuyor.
- Rehber'de "Etkiler" başlığı altında yer verilen "Santralin Hizmetten Çıkarılması ve Sökümü (Kapatma Sonrası)" etkiler Akkuyu Başvuru Dosyası'nda yer almıyor. Başvuru dosyasında yalnızca inşaat ve işletme aşaması etkilerine yer veriliyor. Rehberde yer verilen ve son derece önemli olan bir bölümün Başvuru dosyasında yer almaması, tek başına Başvuru dosyasının "uygunsuzluğu" için yeterli sebep oluşturuyor.
GREENPEACE AKKUYU'DA
Bu arada, Greenpeace Akdeniz, "Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi"ne ilişkin 29 Mart 2012 Perşembe günü Akkuyu'da yapılacak Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) halkın katılımı toplantısına dair süreci takip etmek üzere Mersin Akkuyu'da olacağını duyurdu.

27 Mart 2012 Salı

Japonya'da "nükleer" alarm! CNNTurk.com

Japonya'da 2011'de meydana gelen deprem sonucu kullanılamaz hale gelen Fukuşima Dai-ichi nükleer santralinin 2 nolu reaktöründe yüksek miktarda radyasyon belirlendi.

Nükleer santralin iç kısmında, küçük bir kamera, termometre, ışın ve su ölçü aletlerinden oluşan bir araçla dün yapılan araştırmada, 2 nolu reaktördeki radyasyon seviyesinin ölümcül olan seviyeden 10 kat fazla olduğu görüldü.

Reaktörü soğutmada kullanılan su miktarının da sanılandan az olduğu saptandı.

Tokyo Elektrik Enerji Şirketi (TEPCO) sözcüsü Juniçi Matsumoto, söz konusu radyasyon miktarının, geçen yıl 1 ve 2 numaralı reaktörlerin paylaştığı bir egzoz borusunda yapılan radyasyon ölçümleri sırasında nükleer santralde şimdiye kadar belirlenen en büyük radyasyon miktarı olan saate 10 sievertten bile yüksek olduğunun altını çizdi.

Elde edilen verilerin, felaketin nükleer santrale etkilerinin, yetkililerin reaktördeki araçları yüksek radyasyona dayanıklı hale getirmek ve santrali devre dışı bırakmak için özel ekipman ve teknoloji geliştirmesini gerektirecek kadar ciddi olduğunu gösterdiği belirtildi.

Matsumoto, "Bu son derece yüksek radyasyonda bir endoskop sadece 14 saat kadar iş görebilir. Reaktörü devre dışı bırakırken erimiş yakıtın yerini belirleme ve temizleme işlemi sırasında bu radyasyon seviyesine dayanabilecek ekipman geliştirmemiz gerek" diye konuştu.

Nükleer santraldeki 3 reaktör arasında çekirdek erimesi görülmeyen tek reaktör olan 2 nolu reaktörün şimdiye kadar yakından incelenebilen tek reaktör olduğunu belirten yetkililer, çekirdek erimesi görülen diğer 2 reaktörün durumunun daha kötü olabileceğini kaydetti.

Hidrojen patlamaları sonucu içinde bulundukları yapıların zarar gördüğü nükleer santraldeki diğer 2 reaktörün durumunun ne olduğu tam olarak bilinemiyor.

Simulasyonlar 1 nolu reaktörde bulunan daha fazla miktardaki yakıtın, diğer iki reaktöre göre çekirdekte daha fazla bozulmaya yol açtığını gösteriyor. Ancak 2 nolu reaktördeki radyasyon diğer reaktörlerdeki radyasyondan daha yüksek durumda.

Nükleer santraldeki 2 nolu reaktör odasındaki yüksek radyasyon işçilerin buraya girmesine engel oluyor. Ancak bu reaktörün bazı bölümlerine radyasyona dayanıklı özel giysiler giyen işçilerce erişilebiliyor.

26 Mart 2012 Pazartesi

Hayalperest olalım

Haruki Murakami, dünya çapında milyonlar satan ve Türkiye’de de çok tanınan, sevilen bir edebiyatçı... Son kitabı 1Q84 çıktığında millet sabahlara kadar kuyruklarda bekledi. Japon yazarın, Fukuşima faciasından birkaç ay sonra, Barcelona’da yaptığı bir konuşmayı okuduğumda çarpıldım...
Murakami, 9’luk deprem, korkunç bir tsunami, ardından nükleer kazayla altüst olan ülkesinde, Tokyo’da hayatın eskisi gibi devam ettiğini anlatarak başlıyor...
Peki nasıl oldu da insanlar korkudan aklını kaybetmedi? Japoncada “mujo” diye bir kelime varmış... Budizmde, her şeyin geçici olduğunu ifade etmek için kullanılıyor. Bu dünyada can bulan her şey, eninde sonunda yok olacak anlamında... Bizdeki “fani”lik kavramı gibi.
Murakami’ye göre “mujo”, dini anlamından öte, Japon insanının ruhuna kazınmış. Doğaya karşı gelmenin anlamsızlığına derinden inanan Japonlar, belki de bu yüzden bunca felakete karşın halen sükuneti koruyabiliyor.

“Bir daha asla” demişlerdi
“Ancak,” diyor Murakami, “Buna rağmen son depremin boyutu ve getirdiği felaket, bizi şoka soktu. Çaresiz hissettik... Ender kızan, sabırlı Japon insanı, bu defa öfkeli...”
Neden? Çünkü Fukuşima’da yapılan hatalar binlerce insanın hayatına mal oldu, olmaya da devam ediyor. Murakami, nükleer kazanın Japon ahlakını ve değerlerini de sorgulattığına inanıyor.
Hatırlayın. 1945’te atom bombası felaketini yaşayan Japonya “bir daha asla” diyerek iki şey yapmıştı:
1- Savaşa hayır deyip orduyu kaldırdı.
2- Ekonomik büyümeye yüklendi.
Fakat silahsızlanır, “bir daha asla” derken, nükleer gücü denklemden çıkar(a)madılar. Ve atom bombasından 66 yıl sonra, Fukuşima’daki nükleer reaktör kazasıyla yayılan radyasyon, havayı, toprağı, okyanusu zehirledi.
Japonya, bugün ikinci büyük nükleer felaketini yaşıyor.

Hayalperest olalım
Murakami, haklı olarak soruyor: Neden böyle oldu? Hani nükleer gücü reddetmiştik?
Nedeni gayet basit: Büyük elektrik üreticisi şirketlerin, “verimli” diye nükleerde ısrar edip bundan müthiş kar elde etmesi... Hükümetin nükleer güç üretimine tam destek vermesi. Medyanın satın alınıp, insanların, nükleer gücün güvenli olduğuna inandırılması...
Japonya’da nükleere karşı çıkanlar, “Ne yani, elektriksiz mi kalalım?” diye korkutulmuş hep. Klimasız bir yaz geçirme fikrinden ödü patlayanlar, nükleer karşıtlarını “hayalperestler” diye küçümsemiş.
Bugün gerçeğin, nükleer lobinin anlattığından çok farklı olduğu ortaya çıktı. Gerçek dedikleri şey, sahte bir konfordan ibaretti. (Santraller birer birer kapandı, kimse elektriksiz kalmadı.)
Murakami, “sadece şirketi ve hükümeti değil, kendimizi de sorgulayalım” diyor: “Aynı anda hem kurban, hem failiz. Bunu iyice anlamazsak tekrar aynı hataya düşeceğiz.”
“Mujo”, yani fani dünya bu! Sürekli değişiyor, her yaşam doğduğu gibi sonlanıyor. Bizler, buna saygı gösterirken, hayallerimizden, “hayalperest” olarak damgalanmaktan hiç vazgeçmeyelim...

Aytuğ Atıcı ve arkadaşları tarafından TBMM Başkanlığı'na sunulan önerge

Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve arkadaşları tarafından TBMM Başkanlığı'na sunulan önergede, Mersin Akkuyu'da kurulması planlanan Nükleer Güç Santrali'nin bölgeye ve insan sağlığına zararlarının araştırılması, çözüm yollarının bulunması ve oluşabilecek tehlikeleri önceden belirleyerek politikaların oluşturulması için Meclis Araştırması açılması gerektiği ifade edildi.

Önergenin gerekçesinde, "Hiçbir enerjinin insan sağlığından değerli olmadığı gerçeğinden hareketle, Akkuyu'da kurulması planlanan Nükleer Güç Santrali'nin bölgeye, insan sağılığına ve çevreye vereceği zararların tespit edilmesi, bunlara yönelik çözüm yollarının ve politikaların şimdiden belirlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonunun kurulması kaçınılmazdır" denildi.

Fukuşima kazasından sonra bazı ülkelerin nükleer santralleri kapatma kararı aldığı öne sürülerek, "Nükleer santraller açısından bir diğer sakınca, nükleer atıkların nasıl ve nerede yok edileceğinin bilinmemesi ve bu atıkların güvenilir bir şekilde bertaraf edilmesi için dünya çapında bulunmuş bir yöntemin olmamasıdır. Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santralin soğutulması için kullanılacak deniz suyu, Akdeniz ekosisteminde çevresel felaketlere yol açacaktır" görüşü savunuldu.

22 Mart 2012 Perşembe

YANGINDAN MAL KAÇIRILIYOR UYAN TÜRKİYE


Resmî Gazete

Sayı : 28240

GENELGE
...
Başbakanlıktan:

Konu : Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi

GENELGE

2012/8

Ülkemizin enerji arz güvenliğinin sağlanabilmesi, sürekli olarak yüksek oranda artan elektrik enerjisi talebinin karşılanabilmesi, ithal enerji kaynaklarına bağımlılığın ve cari açığın azaltılabilmesi için yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının maksimum düzeyde kullanılması, enerji verimliliğinin artırılması, enerji yoğunluğunun azaltılmasının yanı sıra ülkemizde inşa edilecek nükleer santrallerden üretilecek elektriğin enerji arz portföyümüze katılması önem taşımaktadır.

Elektrik enerjisi ihtiyacımızın karşılanmasında nükleer santrallerin de yer alabilmesine ilişkin, Yüksek Planlama Kurulunun 18 Mayıs 2009 tarihli ve 2009/11 sayılı Kararı ile kabul edilen Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi’nde elektrik üretiminde nükleer santrallerin kullanılması konusunda başlatılan çalışmalara devam edilmesi, bu santrallerin elektrik enerjisi üretimi içerisindeki payının uzun dönemde daha da artırılması, ayrıca 9’uncu Kalkınma Planında (2007-2013), elektrik arzında sağlıklı bir çeşitlendirme yaratmak için elektrik üretim kaynakları arasına nükleer enerjinin dahil edilmesi hedeflenmektedir.

Bu hedef doğrultusunda, 12 Mayıs 2010 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma” imzalanmış, akabinde 15/7/2010 tarihli ve 6007 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunmuş ve 6/10/2010 tarihli ve 27721 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu hükümetler arası Anlaşma ile gerçekleştirilmesi öngörülen Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi kapsamında kamu kurum ve kuruluşları ile koordinasyon, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sağlanacaktır. Projenin gecikmeye mahal vermeden zamanında tamamlanabilmesi için, kamu kurum ve kuruluşlarımızca her türlü iş ve işlemler ivedilikle sonuçlandırılacaktır.

Bilgilerini ve gereğini rica ederim.
 
 
İşte Gerçek ;Türkiye Topraklarında yapımına izin verdiği Rus Nükleer Güç Santralinden 15 yıl boyunca elektriği 12.5 cent/kWh fiyatla satın alacaktır. Bu elektrik fiyatı dünya ortalamasından 1.5 ile 2 kat daha pahalıdır. Akkuyu’ya kurulacak bir reaktör için basit bir hesap yapalım; kurulu gücü 1200 MW*yük faktörü 0.90 = toplam 1080 MW elektrik üretme gücünde olacak. Yılda 108000 kW*24 saat* 365 gün = 9.46 mily...ar kWh elektrik enerjisi üretecek, 9.46*12.5 cent = 1.18 milyar dolar ve 15 yıl içinde 17.7 milyar dolarlık enerji üretecektir. Bu reaktörden 4 adet olacak, her birinin kurulum maliyeti ülkelere göre değişmekle birlikte 4 ile 5 milyar dolar arasındadır. Ruslar daima en ucuz yolu tercih edecekler ve bu 4 santral için toplam 16 ile 20 milyar dolarlık yatırım yaparak 15 yılda 17.7*4 = 70.8 milyar dolarlık Türkiye’ye elektrik satacaklar. Batı standartlarındaki bir nükleer santralin ömrü 60 yıl olduğu düşünülürse 70*4 : 280 Milyar dolarlık elektriği Türkiyeye satacaklardır. Rusyaya bağımlılığımız ne kadar azaldı farkettinizmi? Cari açığıda bu şekilde kapatacağız... Tarih her zaman gerçekleri ortaya çıkaracaktır.

21 Mart 2012 Çarşamba

Güneş enerjisi santrali, 7/24 elektrik üretimi yapıyor.

İspanyol harikası santral

Güneş enerjisi santrali, 7/24 elektrik üretimi yapıyor.
İspanya’nın Sevilla ile Cordoba kentleri arasında kalan Andalusi’nin ovalarında kurulu Gemasolar güneş enerjisi santrali, 7/24 elektrik üretimi yapabilme özelliğiyle dünyada bir ilk.

Her biri 120 metre kare büyüklüğünde 2,600 güneş panelinden oluşan enerji santrali, 480 dönüm arazi üzerinde kurulu. Santralin başteknisyeni Santago Arias, “Gemasolar, dünyanın gece ve gündüz elektrik üreten tek santrali” derken, santraldeki çalışma sistemini şöyle özetledi:

“Buradaki mekanizma çok basit... Paneller, güneş ışınlarını kuleye iletiyor. Burada, ışınların Dünya’ya ulaştıkları enerji bin kat daha yoğun olarak elde ediliyor.”

Enerji, 500 dereceden daha yüksek sıcaklıkta erimiş tuzla dolu depolarda saklanıyor. Tuz, elektrik üreten türbinlerin dönmesi için buharın ortaya çıkmasında kullanılıyor. Gemasolar’ı diğer güneş enerji santrallerinden farklı kılan, enerji depolama kapasitesi. Santral, gün içinde elde ettiği enerjiyi kullanarak gece boyu elektrik üretimine devam edebiliyor.

Arias, “Buarada enerjiyi Güneş’e göre değil, kendi kapasitemize göre kullanabiliyoruz” dedi.

YÜZDE 60 FAZLA ENERJİ

Gemasolar, 7/24 elektrik üretebilme özelliği sayesinde depolama kapasitesi olmayan bir santrale kıyasla yüzde 60 daha fazla enerji üretimi yapabiliyor. Standart güneş enerjisi santralleri yılda ortalama 1,200-2,000 saat çalışabilirken, Gemasolar yılda 6,400 saat elektrik üretebiliyor.

Arias, “Yılda 30 bin haneye yetecek elektrik üretebiliyoruz. Bu, 30 bin ton karbondioksitin atmosfere salınmasını önlediğimiz anlamına geliyor” ifadesini kullandı.

İspanya, yenilebilir enerji alanında özellikle devlet yatırımlarıyla büyük atılım sağladı. Avrupa’nın rüzgar enerjisinden en çok enerji üreten ülkesi olan İspanya, güneş enerjisinde Almanya’nın ardından ikinci sırada yer alıyor.

Gemasolar’ın bugüne gelmesinde, yabancı yatırımların da etkisi büyük. Enerji santrali, İspanya’nın Sener şirketiyle Abu Dabi merkezli Masdar şirketinin ortak girişimi. Arias, Gemasolar’ın 200 milyon euroyu (260 milyon dolar) aşan bir yatırım gerektirdiğine dikkat çekerek, “Bu tür enerji santralleri hem gereken ham madde, hem de büyük yatırım ihtiyacı nedeniyle çok maliyetli” dedi.

GETİRİSİ ÇOK YÜKSEK

Gemasolar, yatırım için harcanan parayı 18 yıl içinde bankalara ödeyecek. Arias, artan petrol fiyatlarıyla, ileriki yıllarda enerji santalinin "para basmaya başlayacağını” öne sürdü.

Avrupa’yı etkisi altına alan ekonomik krizin gölgesi altında olan İspanya için, yenilebilir enerji aynı zamanda çok büyük bir tasarruf olanağı sağlıyor. Euro bölgesinin güçlü ekonomilerinden kabul edilen İspanya, ekonomik krizde aldığı yaraları yenilenebilir enerjinin de yardımıyla sarmaya çalışıyor.

Krizde işsizlik oranı yüzde 31.23’e çıkan Andalusia, bu alanda İspanya rekoru kırdı. Arias, 25 Mart’ta yerel seçimler olduğunu belirterek, “Üç yenilenebilir enerji projesi kriz nedeniyle ertelendi... Gelecekte bu sıkıntıları aşıp projeleri hayata geçirmek istiyoruz” dedi.

12 Mart 2012 Pazartesi

Nükleer karşıtı 230 km'lik insan zinciri

Nükleer karşıtı 230 km'lik insan zinciri

Fukuşima'nın yıl dönümünde Fransa'da gerçekleştirilen nükleer karşıtı eylemde 230 kilometre uzunluğunda insan zinciri oluşturuldu

Eylemciler, ülkenin orta kesimlerindeki Lyon ile güneyindeki Avignon 11-cevre- nukleer karşıtı 225 kmlik zicir_2.jpgarasında, nükleerden kurtulmak için insan zinciri oluşturmak amacıyla toplandılar
 Japonya'da deprem ve tsunaminin yol açtığı Fukuşima felaketinin yıl dönümünde Fransa'da binlerce kişinin katılımıyla 230 kilometre uzunluğunda insan zinciri oluşturularak nükleer karşıtı eylem yapıldı.
Organizatörlere göre, aralarında gelecek ay Fransa'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iki adayının da bulunduğu yaklaşık 60 bin kişi, ülkenin orta kesimlerindeki Lyon ile güneyindeki Avignon arasında, “nükleerden kurtulmak için insan zinciri” oluşturmak amacıyla toplandılar.
Parlak yelekler giyen ve “Çevreci Avrupa”, “Nükleerden kurtul” yazılı pankartlar taşıyan eylemciler, iki kent arasındaki 230 kilometre boyunca el ele tutuşarak ya da şeritle birbirlerine bağlanarak, “nükleer”i protesto ettiler.
Eyleme Fransa'nın yanı sıra Almanya, İsviçre ve Belçika'dan da nükleer karşıtları katıldı. İki kenti kapsayan Rhone Vadisi kesiminin 14 reaktörle Avrupa'nın en nükleer bölgesi olması sebebiyle burada protesto eylemi yapan nükleer karşıtları, ayrıca Fransa'nın güneybatısındaki Bordo, güneydeki Bayonne'un yanı sıra batıdaki Saint-Malo, Rennes ve Faou kentlerinde de insan zincirleri oluşturdular.
Japonya'da 11 Mart 2011'de meydana gelen deprem ve tsunamide 19 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, Fukuşima Daiçi Nükleer Santralinde meydana gelen hasar ve radyoaktif sızıntı başta Japonlar olmak üzere tüm dünyayı korkutmuştu.
MUĞLA’DA PROTESTO VARDI
Muğla’da da Nükleer Karşıtı Platform (NKP) üyesi bir grup, Mersin’de Akkuyu’da Nükleer Santral yapılmasını protesto etti, Fukuşima nükleer felaketinde ölenler anısına mum yaktı.
Sınırsız Meydanı’nda bugün akşam saatlerinde toplanan Muğla Nükleer Karşıtı Platform üyesi bir grup, Japonya’da geçen yıl meydana gelen Fukuşima Nükleer Santrali felaketinin birinci yılında yaşamlarını kaybedenleri andı.
Yapılan basın açıklamasının Açıklamanın ardından "Nükleere hayır", "Nükleere inat yaşasın hayat", "Akkuyu Fukuşima olmasın" sloganları atan platform üyeleri, Fukuşima nükleer felaketinde ölenler anısına mum yaktıktan sonra sessizce dağıldı. (dha)

NÜKLEER SANTRALLERİN ŞAKASI YOK

Yakında Mersin Akkuyu'da kazmalar vurulacak. Ondan sonra da yapım tüm hızıyla sürecek. Bu işin geri dönüşü yok. Akkuyulular'dan başlamak üzere, Mersinliler, tüm bölge sakinleri, giderek okuduklarını, duyduklarını anlayanların tamamı, bu tasarıya karşı koymak zorunda. Aksi halde önce çocukları kanser olacak, sonra kendileri. Bu santraller ölüm yayıyor. Hem de durdukları –daha doğrusu çalıştıkları- yerde. Herhangi bir patlama, sızıntı falan olmadan. Patlamalar, sızıntılar başladığında zaten geçmiş olsun. Artık o bölgede bir daha yaşam olmaz. Olmuyor. Çernobil ortada, Fukuşima ortada.
Nükleer reaksiyonlar, nükleer santralleri gözü kapalı desteklemeyen nükleer fizikçilere göre, denetim altına alınmaları son derece zor olan süreçler. Bir kere bir nükleer reaksiyon başladı mı, sonunu belirlemek olanaksıza yakın zorlukta. Bilim henüz bu sorunu çözebilmiş değil. Bilimsel araştırmalar devam etsin, tepkimeler sonucu ortaya çıkan bu olağanüstü büyük enerjiyi denetim altına alabilme konusunda kesinlik sunan ilerlemeler sağlansın, sonra konu tartışılır –onaylanır demedik- tekrar. Bu ilerlemeler sağlanıncaya kadar da, var olan, halen çalışmakta olan tüm nükleer santrallerin kapatılması, yeni santrallerin yapımının durdurulması zorunlu. Bu işin şakası yok. Madem bilim yeterli değil, yeterli oluncaya kadar beklenecek, sonrasında da, düşünülecek, herkesin görüşü alınarak.
Bu arada elektrik enerjisi sunumundaki açık (fosil enerjiden yararlanabilmenin sınırları olduğu da unutulmayarak) nasıl karşılanacak?
Nükleer santrallere ayrılması düşünülen fonların yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlendirilmesiyle: Rüzgar, güneş, dalgalar, akıntılar, su gibi. Bu sonuncu kaynak, yani su da, akılcı kullanılarak, çevreyi mahvetmeyecek bir biçimde değerlendirilerek. Her yeri HES'lerle doldurarak değil, barajlar yapmadan, daha küçük, daha etkin türbinlerle sudan yararlanılarak. Doğayı bitirmeyerek.
Büyükeceliler, Akkuyulular, Mersinliler, Sinoplular, İğneadalılar, okuduklarını duyduklarını anlayanlar; çocuklarını, kendilerini, çevrelerini; geleceklerini düşünerek davranmak, bu cinayete karşı durmak zorunda. Aksi halde, çok kısa bir süre sonra, iş işten geçmiş olacak. Çocuklar kanser hastalığına yakalanmaya başladığında yakınmanın, dualar etmenin yararı kalmayacak.

NOT: ÇED Raporuna göre Akkuyu Nükleer Güç Santrali soğutma suyunu  limandan alıp bakir Aksaz mevkine verecektir. Deniz suyunun sıcaklığını 2-3 derece artıracaktır. Deniz suyunun sıcaklığının istenilenden yüksek olduğu zamanlarda ise üst Sınır şartı aranmayacaktır, yani deniz suyunun sıcaklığını  2-3 dereceden daha çok artıracaktır.

Nükleer Santral ve Cari Açık

Türkiye Topraklarında yapımına izin verdiği Rus Nükleer Güç Santralinden 15 yıl boyunca elektriği 12.5 cent/kWh fiyatla satın alacaktır. Bu elektrik fiyatı dünya ortalamasından 1.5 ile 2 kat daha pahalıdır.  Akkuyu’ya kurulacak bir reaktör için basit bir hesap yapalım; kurulu gücü 1200 MW*yük faktörü 0.90 = toplam 1080 MW elektrik üretme gücünde olacak. Yılda 108000 kW*24 saat* 365 gün = 9.46 milyar kWh elektrik enerjisi üretecek, 9.46*12.5 cent = 1.18 milyar dolar ve 15 yıl içinde 17.7 milyar dolarlık enerji üretecektir. Bu reaktörden 4 adet olacak, her birinin kurulum maliyeti ülkelere göre değişmekle birlikte 4 ile 5 milyar dolar arasındadır. Ruslar daima en ucuz yolu tercih edecekler ve bu 4 santral için toplam 16 ile 20 milyar dolarlık yatırım yaparak 15 yılda 17.7*4 = 70.8 milyar dolarlık Türkiye’ye elektrik satacaklar. Batı standartlarındaki bir nükleer santralin ömrü 60 yıl olduğu düşünülürse 70*4 : 280 Milyar dolarlık elektriği Türkiyeye satacaklardır. Rusyaya bağımlılığımız ne kadar azaldı farkettinizmi? Cari açığıda bu şekilde kapatacağız... Tarih her zaman gerçekleri ortaya çıkaracaktır. 

11 Mart 2012 Pazar

DAHA FAZLA FUKUŞİMA OLMADAN NÜKLEER SANTRALLERDEN VAZGEÇİN!

DAHA FAZLA FUKUŞİMA OLMADAN NÜKLEER SANTRALLERDEN VAZGEÇİN!
Nükleer Karşıtı Platform adına Elektrik Mühendisleri Odası Fukuşima Nükleer Santrali’nde meydana gelen felaketin yıldönümü dolayısıyla bugün (10 Mart 2012) yazılı bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Akkuyu Nükleer Santrali için AKP Hükümeti’nin ısrarını sürdürdüğüne dikkat çekilen açıklamada, “Banka hesaplarını insan hayatından önde tutanlara, havamızı, suyumuzu kirletenlere, tüp gazla nükleer santrali ayıramayanlara geleceğimizi teslim etmeyeceğiz” denildi.


NÜKLEER KARŞITI PLATFORM BASIN AÇIKLAMASI
DAHA FAZLA FUKUŞİMA OLMADAN NÜKLEER SANTRALLERDEN VAZGEÇİN!
11 Mart 2011 tarihinde Japonya‘daki depremin ardından Fukuşima Nükleer Santrali‘nde dünyanın en büyük nükleer felaketlerinden biri meydana geldi. Felaketin insan ve çevre sağlığı üzerine etkileri hakkında kesin bir veriye ulaşmak için aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen hala erken. Felaketin ardından 10 kilometre çapındaki alanda 90 bine yakın kişi tahliye edildi. 22 kilometre çapındaki alanda ise 200 bine yakın kişinin tahliye olduğu tahmin ediliyor. Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA)  kazanın ardından nükleer kaza ciddiyeti seviyesi (INES) hakkında Japon Hükümeti‘nden talimat bekliyormuşçasına seviyeyi 4 olarak gösterdi, ardından Japon Nükleer Güvenlik Ajansı tarafından 12 Nisan 2011 tarihinde Çernobil‘de yaşanan felaketin seviyesine yani 7. seviyeye yükseltildi. UAEA da bunu takip etti. Uluslararası bir oyun sergilendi, ama gerçekler örtülemeyecek kadar büyük bir felaketi gösteriyordu.
YER GÖK RADYASYONA BULANDI
Fukuşima Nükleer Santral Kazası sonrası radyasyon bulaşmış toprak halen temizlenmeye çalışılıyor, radyasyon bulaşmış toprak ve malzemeler geçici merkezlere taşınıyor. Su da kirlendi. Fransız Nükleer Güvenlik Enstitüsü, kaza sonrası denizlerdeki en büyük radyoaktif kirlenmenin gerçekleştiğini söylüyor. Tahminleri 27 bin tera bekerel değerinde radyoaktif sezyum-137‘nin okyanusa sızdığı yönünde. Hiroşima‘da bu rakam 89 tera bekereldi. Fukuşima ilinde, bölgede bulunan sezyum-137 izotopunun 11 Mart öncesine göre 58 kat daha fazla olduğu ölçülüyor. Fukuşima‘da ilk yirmi dört saatte soğutulamayan reaktörde büyük bir hidrojen patlaması oldu. Yüksek miktarda radyasyon havaya karıştı.
Oysaki nükleer lobi, Fukuşima benzeri bir kazanın gerçekleşmesinin olasılığının ne kadar düşük olduğunu söyleyip duruyordu yıllarca.
Fukuşima Kazası‘ndan kaynaklanan tazminatlar ve Daiçi‘deki altı reaktörün çalışmasının durdurulması için açılan ihale yaklaşık olarak 500-650 milyar dolarlık bir tutar oluşturacağı tahmin ediliyor. Bu durumda TEPCO şirketinin bunu karşılaması mümkün gözükmediğinden Japon Hükümeti‘nin TEPCO‘yu bu zor durumdan kurtarması artık kaçınılmaz olmuştur. Bu durumda oluşan hasarın neredeyse tamamı Japon halkının omuzlarına yüklenecektir.
Fukuşima sonrası bir çok ülkede nükleer santral karşıtı eylemler sonuç vermiş,  Alman Hükümeti 2022‘ye kadar tüm nükleer santrallerini kapatacağını duyurmuş, Alman Şirketi Siemens ne Almanya‘da ne başka bir yerde artık nükleer santral inşa etmeyeceğini açıklamıştır. İtalya Çernobil‘den sonra dört reaktörünü kapatmış nükleersiz bir ülkeydi. Fukuşima sonrası İtalya‘da referandum yapıldı. Oylamaya gidenlerin yüzde 90‘ından fazlası "nükleere hayır" dedi. İsviçre Fukuşima‘dan sonra beş reaktörünü kapatma kararı aldı. 2034‘e kadar, reaktörleri kademeli olarak kapatacak.
HÜKÜMET KÖR, HÜKÜMET SAĞIR
Ülkemizde ise Akkuyu Nükleer Santrali için AKP Hükümeti dünyadan bir haber, nükleer ısrarını sürdürmektedir. Kapalı kapılar arkasında uluslararası antlaşma ile Rus şirketinin vergi vermeyeceği, hissesi yüzde 51‘in altına düşmeyeceği, istediğinde ilave arazi alabileceği ve daha önce hiçbir yerde denenmemiş olan  VVER-1200 Tipi Nükleer Santralin atıklarının ne olacağı sorusu ortada duran ve  bütün sonuçlarından ülkemizin zarar göreceği bir anlaşma bizlere AKP Hükümeti eli ile dayatılmıştır.
Rusya tarafından kurulan Akkuyu Nükleer Güç Santralı Elektrik Üretim Anonim Şirketi‘nin kuruluşunu 14 Aralık 2010 tarihi itibarıyla resmi olarak gerçekleştirmiştir. Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş tarafından "Akkuyu Nükleer Güç Santral" projesi ile ilgili ÇED başvuru dosyası 2 Aralık 2011 tarihinde bakanlığa sunulmuştur.  ÇED başvuru dosyası 1 Mart 2012 tarihinde ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İnternet sitesinde sessiz sedasız halkın görüşüne açılmıştır.
Nükleer santrallar, kirli, pahalı, atık sorunu çözülememiş, riskli bir enerji kaynağıdır.
Ülkemizin yerli ve yenilenebilir kaynakları potansiyeli değerlendirilmeyi beklemektedir.
Türkiye‘nin nükleer teknoloji ve nükleer santral sahibi olacağı iddiaları tamamen kandırmacadır. Yapılan anlaşma ile Türkiye değil, Rusya Türkiye‘de nükleer santral sahibi olacaktır.
Nükleer santrallardan ucuz elektrik sağlanamamaktır. Nitekim ülkemiz için önerilen fiyat da diğer kaynaklardan elektrik üretim maliyetini katlamaktadır. TETAŞ üzerinden verilen alım garantisi ile 51 milyar dolarlık kaynağın Rusya‘ya aktarılması söz konusudur.
Akkuyu‘da kurulacak olan santral, 36 yıl önce 1976 yılında verilmiş olan yer lisansına dayanmaktadır. 36 yıl içindeki değişimleri hesaba katmayan bir yer lisansının kabulü mümkün değildir.
Bunca teknoloji ve endüstriye sahip, felaketler karşısında örgütlü toplumlardan birinde bile Çernobil düzeyinde nükleer santral kazası meydana gelebiliyor ise; İkitelli‘de radyoaktif hastane atığına sahip çıkamadığı için 300 vatandaşının radyasyona maruz kaldığı, Kütahya‘da maden işletmesinden sızan siyanürün köylerdeki içme suyuna karıştığı, Van depreminde halkına çadır götüremeyen, kontrol edilen binaları artçı sarsıntılarda yıkılan, çadırlarında insanlarının yandığı, daha yeni Pozantı‘da bir HES projesi olarak kurulan barajın kapağının patlaması sonucu 10 işçinin boğularak öldüğü, nükleer santrali "tüpgaz" ile kıyaslayan başbakan ile yönetilen bir ülkede nelerin olabileceği tahmin etmek güç değildir...
Ülkemizde ise Akkuyu Nükleer Santrali için AKP Hükümeti dünyadan bir haber, nükleer ısrarını sürdürmektedir. Yakın coğrafyamızda yaşanan son gelişmeler de göstermektedir ki, halkları birbirine düşürecek emperyal oyunların altında kapitalizmin doymak bilmez enerji ihtiyacı vardır.
Türkiye nükleer santrallar kurulmadığı için değil, son 40 yıla damgasını vuran sağ liberal işbirlikçi siyasetçilerin yarattığı kaos ile bir krizin eşiğine getirilmiştir. Enerji üretiminde her zaman doğru seçenekler vardır. Bütün mesele yenilenebilir enerji kaynaklarımızı öne çıkaran doğru bir planlama ve kamusal anlayışın yaratılması, mevcut kaynaklarımızın çevreye uyumlu bir şekilde değerlendirilmesidir. Enerji alanında yaşanan özelleştirmeler ile Türkiye enerji yönetim erkini ulusal ve uluslararası sermayenin çıkarlarına teslim etmiştir. Şimdi nükleer santral değil, enerji kaynaklarımızı kamu yararına devreye sokmak, enerji verimliliğini gerçek anlamda hayata geçirmek, enerjide toplumsal adaleti ve hukuku yaratmak zamanıdır.
Banka hesaplarını insan hayatından önde tutanlara, havamızı, suyumuzu kirletenlere, tüp gazla nükleer santrali ayıramayanlara geleceğimizi teslim etmeyeceğiz.
Fukuşima bir daha asla!
Nükleere İnat Yaşasın Hayat!
NÜKLEER KARŞITI PLATFORM ADINAELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI10 MART 2012

BASINA VE KAMUOYUNA


BASINA VE KAMUOYUNA

Dünya, nükleer santrallerin radyasyon zehirinin oluşturduğu felaketinin bir yenisini geçen yıl Japonya da yaşadı.
Japonya da 11 mart 2011’de deprem sonrasında meydana gelen Fukusima nükleer santral kazası, nükleer santral felaketine dönüşmüştür, bu felaketin boyutları Çernobil nükleer santral felaketiyle eşdeğerdir.
Japonyadaki tüm nükleer santraller 9 şiddetindeki depreme dayanıklı olarak inşa edilmiş ve güvenlik teknolojisinde en son teknolojiler kullanılmasına rağmen Fukusima nükleer santral felaketi önlenememiş olup yaşanan felaketin zararının boyutları dünya kamuoyundan da gizlenmiştir.
...
Fukuşima nükleer santral kazası sonrası Japonya topraklarının %10 u nun radyasyonla kirlendiğini ve bu topraklarda binlerce yıl tarım yapılamayacağını,o bölgede yaşayan 300 bin kişinin tahliye edildiğini,ve o bölgede yaşayan ve radyasyona maruz kalan insanların gelecekte % 70 inin kansere yakalanma riskinin çok yüksek olduğunu ,japonyada çalışan 54 nükleer santralinin şu anda sace 5 inin çalıştığını diğerlerinin kapalı olmasına rağmen,Japonya ekonomisinin hala iyi olduğunu biliyoruz.

Yaşanan nükleer santral felaketleri, Nükleer santrallerde alınan tüm tedbirlere ve güvenlik önlemlere rağmen kazaların engellenemediğini, bu kazaların radyasyon felaketine dönüşerek insan ve çevre sağlığına ciddi zararlar verdiğini göstermektedir.Güvensiz,kaza riskleri çok yüksek ve pahalı olan nükleer santraller, ülkemizin enerji sorununu çözemeyecektir.
-Deprem kuşağında olan Ülkemizde nükleer santraller kurulamaz.
-Ülkemizi nükleer çöplük deposu haline getirecek,Sağlığımızı bozacak, bölgemizin tarımına,turizmine çok büyük darbe vuracak olan Akkuyu nükleer santral projesi kamu kaynaklarımızı zarara uğratacak ranta dayalı bir projedir.
-Ülkemiz Nükleer Santrallere mahkum değildir.
Bizler Mersinden hükümete sesleniyoruz,Dünyanın vazgeçtiği kirli teknolojilere sahip olan Nükleer santrallere karşıyız ve Akkuyuda nükleer santral yaptırmayacağız.Halkın sesine kulak vererek,Akkuyu nükleer santral projesinden derhal vazgeçiniz.Akkuyu nun Fukuşima olmasına asla izin vermeyeceğiz.
Fukusima Nükleer Santral Felaketinde Ölenleri Saygıyla Anıyoruz.

10 Mart 2012 Cumartesi

BÜYÜKECELİNİN KALES' İ DÜŞTÜMÜ

AKP hükümetinin Rusya ile yaptığı anlaşma uyarınca Akkuyu’da nükleer santral kurulması çalışmaları hızlandı. Santrali kurma işini üstlenen NGS A.Ş yetkilileri, yapılan çalışmaları yöredeki belediye başkanlarıyla muhtarlara anlatmak için toplantı düzenledi. Toplantıya, santralin kurulacağı Büyükeceli kasabasının belediye başkanı Mehmet Kale de katıldı.
2 yıl öncesine kadar beldeye nükleer santral kurulmasına karşı olan, bu yönde açıklamalarda bulunan Kale, NGS A.Ş’nin toplantısında daha farklı açıklamalarda bulundu.
Nükleer santrale değil beldelerinde yapılmasına karşı olduğunu vurgulayan Kale, artık konunun kendilerini aştığını söyledi. Kale, “Devletimizin büyükleri buraya nükleer santralin yapılmasına karar vermişler. Artık bizim ve bölge halkının fikirleri çokta önemli değil” dedi.
Santralin beldelerine kurulacak olmasından dolayı kendilerinin de bazı isteklerinin olacağını belirten Kale, “Bu isteklerimizi Rus yetkililer söz verdi, yerine getirecekler. Burada bir bahçıvan alınacaksa bu bizim insanımız olacak. Burada bir iş yapılacaksa bizim esnafımız yapacak” diye konuştu.
 
Başkan eskiden ne diyordu?
 
NGS A.Ş yetkililerinin düzenlediği toplantıda ‘Artık yöre halkının görüşü önemli değil’ diyen Büyükeceli Belediye Başkanı Mehmet Kale, 2 yıl öncesine kadar nükleer santral projesine ve projeyi yürütecek Rus şirkete tepki gösteriyordu. Kale’nin kısa süre önce yaptığı açıklamalarından bazıları şöyle:
11 Ağustos 2009: Beldemizde hiçbir şekilde nükleer santral istemiyoruz. Nükleer santral için yapılacak yatırım yerine turizm için yatırım yapılmasını istiyoruz. AKP hükümeti burada yaşayan insanları görmezden geliyor. Biz yaşam hakkımızı AKP’nin kirli ellerinden almıyoruz. Bölge halkıyla birlikte burada nükleer santral yapılmasına izin vermeyeceğiz.
13 Mayıs 2010: Biz başından beri nükleere karşıyız. Senelerce bunu dile getirdik. Ama AKP hükümeti, ‘Ben her şeyi bilirim, her şeyi yaparım’ mantığıyla bu işi de noktalamak istiyor. Buralara bir kere bile gelip halkla konuşmadılar, buraların güzelliklerini görmediler ama nükleer santral için imza atıyorlar. İmzaların atılması her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Biz de tepkimizi daha da yükselteceğiz.
7 Mart 2011: Büyükeceli’ye Ruslar geliyor gidiyor ateş almaya gelir gibi gelip gidiyorlar. Ben burada bu işi yapacaklarına inanmıyorum. Ben burada nükleer santral olacağına da inanmıyorum AKP’nin ömrü de buna yetmeyecek. 12 Haziran’da bunların işi biteceği için şuan istihdamla ilgili seçime getiri sağlamak için böyle bir uygulama yapıyorlar. Rusları gösterip çekiyorlar. Bölge insanı olarak ben nükleer santralin yapılmayacağından hala umutluyum.
 

VER PARAYI AL RAPORU

RADİKAL
Ankara’da kurulu DOKAY-ÇED Çevre Mühendisliği Ltd. Şti., Akkuyu Nükleer Santralı için hazırladığı ÇED dosyası ile gündemde. DOKAY adına dosya hazırlayan ekip, “Sera gazı-asit yağmuru etkisi sıfır” diyerek nükleer santralı çevreci ilan ederken rüzgâr santrallarının kuşları tehdit ettiğini, güneş enerjisinin çevreyi kirlettiğini belirtti.
Ancak DOKAY’ın müşteri portföyüne bakıldığında ilginç bir nokta göze çarpıyor. Firma, su, rüzgâr, doğalgaz ve kömür santralları da dahil hemen her tür enerji yatırımı için ÇED raporu hazırlıyor. Raporlarda avantajlar-dezavantajlar sıralanıyor, sonuçta hangi tip santral söz konusuysa o ‘çevreci’ ilan ediliyor.
Hep aynı imzalar…
DOKAY’ın ÇED dosyalarının bir özelliği, hep aynı isimlerce hazırlanması… Örneğin Akkuyu raporunu hazırlarken HES’leri güvenilir bulmayan ekip, birkaç personel eksikle Fatsa HES için hazırladığı ÇED raporunda HES’e olur vermiş. Nükleer santral için hazırlanan raporda kuşları tehdit ettiği belirtilen rüzgâr enerjisi, firma sahibi Coşkun Yurteri’nin onayladığı başka bir raporda “İyi ve çevreci” ilan edilmiş.
Hepsi tartışılan projeler…
DOKAY’ın dikkat çeken bir özelliği de kamuoyunda tartışılan projelere ÇED raporları hazırlaması. Akkuyu Nükleer Santralı, Gerze Termik Santralı ve Fatsa HES bir kaçı. Firma sahibi Prof. Dr. Coşkun Yurteri’nin eski şirketi ENVY de Bergama Ovacık Altın Madeni’nın ÇED raporu ile hatırlarda.
Fatsa HES için ÇED başvurusunda HES’in fosil kaynaklı santrallar gibi sera gazı üretmediğini belirten şirket, ESCO Doğalgaz Santralı’nda “Doğalgaz çevreye zarar vermeyen, havayı kirletmeyen bir enerji kaynağı olarak nitelenmekte” dedi. Gerze Termik Santralı’nda “HES’ler güvenilir enerji kaynağı değil” diyen şirket, Kızkayası HES raporunda HES’leri en üstün enerji yatırımı ilan etti. Bahçe Rüzgâr Santralı’nda rüzgâr övüldü. DOKAY’ı raporlarla ilgili aradığımızda karşımıza çıkan görevli e-posta atmamızı söyledi. Ancak e-postaya yanıt gelmedi.
Ver parayı, al raporu…
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), Türkiye’de AB direktifiyle başladı. ÇED Yönetmeliği hazırlandı. ÇED firması olma koşullarıyla ilgili teblig ve komisyon hazırlandı. İşleyiş ise şöyle: Yatırımı yapacak firma, ÇED raporu hazırlayacak firmayı buluyor. Ücreti karşılığı raporunu hazırlatıyor. Enerji yatırımları için Çevre Mühendisleri Odası’nın belirlediği ücret 30 bin liradan başlıyor. Ancak ‘problemli’ projelerde uydu fotoğrafları ve diğer ölçümlerle bedel 1-2 milyon dolara kadar çıkabiliyor. Ve rapor bakanlığa onaya gönderiliyor.
‘Tamamen bürokratik bir formalite’
Çevre davaları Avukatı Mehmet Horuş’un verdiği bilgiye göre bakanlığın bugüne kadar ‘olur vermediği’ ÇED raporu oranı yüzde 2’nin de altında. Yani yatırımcının parasını ödeyerek hazırlattığı raporların yüzde 98’i bakanlık tarafından onaylandı. Horuş, “Ama verilen ÇED kararları aleyhine açılan davalarda yüzde 90 oranında yürütmeyi durdurma ve iptal kararı çıktı. ÇED Yönetmeliği’ne göre projelerle ilgili yöre yurttaşlarının görüşüne başvurulmak zorunda. Ancak şimdiye kadar yapılan halkın katılımı toplantılarında yöre yurttaşlarının olumsuz görüş verildiği bir projelerin birinden bile vazgeçilmedi. ÇED, şu anda tamamen bürokratik formalitenin tamamlanmasından ibaret. Amaç, projelerin her koşulda gerçekleştirilmesi” diyor.
‘ÇED firmasının çevreyle ilgisi yok!’
Gerze Yaykıl Köyü’nün avukatları olarak bir süredir DOKAY’ın faaliyetlerini izlediklerini söyleyen Ekoloji Kolektifi üyesi avukat Emre Baturay Altınok, DOKAY özelinde, “ÇED firmalarının çevresel etkilerle ilgilenmediklerini, raporunu hazırladıkları projelerin çıkarlarını koruduklarını” söylüyor.
ÇED raporu hazırlayan firmaların ‘yeterlilikleri’nin tartışılması gerektiğini vurgulayan Altınok, yeterlilik ve tescil belgelerinin iptali için girişimlerde bulunacaklarını açıkladı. Tarım Orkam Sen Mersin temsilcisi Yılmaz Kilim ise Bergama’dan Mersin’e tüm probemli problemlerde ya DOKAY ya Coşkun Yurteri isminin geçmesini “dikkat çekici” buluyor.
Kafalar niye karışık?
Parası karşılığı ÇED firmasına hazırlatılan ve bakanlıktan yüzde 98 oranında onaylanan ÇED raporları, mahkemelik oluyor. Halkın itirazının ÇED’e yansımaması ve mahkemeler kafa karıştırıyor.

7 Mart 2012 Çarşamba

Nükleer Atık 10 Yıl Türkiyede

Mersin Akkuyu Nükleer Santralı için ÇED Başvuru Dosyası hazırlandı ve 1 Mart’ta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı internet sitesinde sessiz sedasız halkın görüşüne açıldı.
Tarım Orkam-Sen Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Kilim, başvuru dosyasının prosedür gereği bakanlık, valilik ve il çevre müdürlüğünce duyurulması gerektiğini vurgulayarak “Duyuru yalnızca bakanlık internet sitesinde yer aldı. Valilik İl Çevre Müdürlüğü ve ulusal bir gazetede ilan edilmesi gereken duyuru prosedürü Akkuyu için uygulanmadı” dedi.
Kilim’in iddiasına göre Akkuyu’da işler gizli kapaklı yürütüldü. “Daha önceki toplantılarda şirket yetkililerinin itirazların süreci durdurmayacağına dair beyanatları oldu. Halkın katılımı toplantıları gizli kapaklı yapıldı” diyen Kilim, yeni bir imza kampanyasıyla hukuki yollara da başvuracaklarını söyledi.

Nükleer yakıt İstanbul’dan mı geçecek?
Nükleer enerji, temiz ve çağdaş olarak nitelenirken nükleer yakıt yenilemeleri için Rusya’dan alınacak olan taze nükleer yakıtın ve atıkların tercihen denizyolu ile taşınmasının planlandığı belirtiliyor. Bu da akla hemen İstanbul Boğazı’nı getiriyor. Yılmaz Kilim, nakil sırasında radyoaktif yayınımın ispatlandığını savunarak yalnızca Mersin ve çevresi değil İstanbul’un da risk altında olacağını iddia ediyor.
Başvuru dosyasında en çok dikkat çeken noktalardan biri de güneş ve rüzgâr enerjisine yönelik değerlendirmeler oldu. Çevreci oldukları kabul edilse de rüzgâr santrallarının nesli tükenmekte olan kuşları olumsuz etkileyebileceği öne sürüldü. Güneş santralları ise ayna ve panel gibi özel malzemeleri yüzünden çevreyi etkileyebilir olmakla suçlanıyor.

Bakanlık: Önce enerji performansı
Enerji Bakanlığı; internet sayfasında nükleer enerjiyle ilgili raporunu paylaştı. Raporda yenilenebilir enerji potansiyeli büyük olsa bile, Türkiye’nin ‘4 mevsim, 7 gün’ sürekli enerji arzına ihtiyacı olduğu hatırlatıldı, nükleer enerjinin performansının enerji ihtiyacı artan Türkiye için rüzgâr ve güneşten üstün olduğu savunuldu. Mersin’de kurulacak ve 4.800 MW’a kadar kurulu kapasiteye sahip olacak NGS’nin ekonomik ömrü 60 yıl.

Nükleer atık 10 yıl Türkiye’de
Başvuru dosyasında kullanılmış nükleer yakıtın 10 yıl Türkiye’de kalacağı belirtiliyor. Tarım Orkam Sen Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Kilim, 11 Mart’taki deprem ve tsunami sonrası Japonya’nın Fukuşima kentinde yaşanan felaketteki nükleer kirliliğin bu atık havuzlarından kaynaklandığını hatırlatıyor

“HALKA RAĞMEN BU PROJEYİ YÜRÜTMEK GİBİ BİR AMACINIZ VARMI YOKMU"

“HALKA RAĞMEN BU PROJEYİ YÜRÜTMEK GİBİ BİR AMACIMIZ YOKTUR.” diye demeç vermenin tek nedeninin halkı kandırmak ve oyalamak olmadığını iddia edebilir misin?